Sunday 9 October 2016

Yeni Hayat Yeni Kararlar

Gün geçmiyor ki yeni hayatımıza yeni kararlar alarak devam etmeyelim. Yeni hayatımız, yani bundan sonra belki 20 sene daha yeni olacak olan bebekli/çocuklu hayatımız. Meğer ben hiç düşünmemişim bu hayatın ne kadar süre yeni kalacağını. Belki diyordum Doruk iki üç yaşına gelince, yeni hayat artık alıştığımız sıradan bir hayat haline gelir, ama şimdi düşünüyorum da nasıl öyle olsun? Doruk'un her yaşı ayrı bir deneyim katacak bizim hayatımıza. Hiç bir yeni yaş, eskisine benzemeyecek. Ayrı gereksinimleri, ayrı rutinleri olacak. Biz bu süreçte sürekli olarak yeni hayatımıza adapte olmaya, sürekli yeni kararlar almaya, eski kararları güncellemeye, düşe kalka yolumuzu bulmaya çalışacağız. İşte bu dönem yeni hayatıma eski alışkanlığımı, blog yazmayı adapte etmeye çalıştığım bir dönem. Haliyle yeni kararlar almam, belli bir program yapmam gerekiyor. İşte bu haftanın ilk kararı, bloğumu Pazar günleri yazacağım. Neden mi? Çünkü bloğun içeriğine dair de birşeyler düşündüm. Blogda yazdığım haftaya dair aldığımız kararlara, ilginç olaylara, sıradan ama bizim için önemli olaylara değinmeye çalışacağım. İşte başlıyorum...

Bu hafta, haftaya eğitimle başladım. Eğitimin adı "Active Toddler", yani aktif çocuk. Buradaki "toddler" tanımı bir yaş ile dört yaş arasındaki dönemi kapsıyor. Eğitim haftada iki saat olmak üzere üç hafta sürecek. İlk hafta genel olarak tanımlamalar ve beklentiler üzerine konuşma ile geçti. İkinci hafta bu dönemdeki çocukların davranışları ve onlara nasıl yaklaşmamız ile ilgili olacak. Son hafta ise tuvalet eğitimi ile ilgili bilgi alacağız. Eğitime Eli adlı İran'lı bir arkadaşımla katılıyorum ve biz dahil toplam beş kişi eğitim alıyoruz. Sayının az olması bu tarz eğitimlerde çok büyük avantaj. Katılımcı sayısı az olunca istediğimiz soruyu rahatlıkla sorabiliyoruz ve eğitim içeriği dışında sorumuz olursa, genelde o konulara da yer verecek zaman yaratılabiliyor. Ben yeme alışkanlıkları ile ilgili soru sordum ve ikinci hafta bu konuyu da konuşacağız. Bu haftadan aklımda kalan en çarpıcı konu ise "circle of security" yani birebir çevirisi ile güvenlik çemberi, benim anladığım çevirisi ile ise güvende hissetme çemberi. Bebeğimiz, ya da küçük çocuğumuz diyelim bir yaşını geçip de emeklemeye yürümeye başladığı zaman dünya onun oyun alanı olacak. Her yeri, her nesneyi incelemek isteyecek. Birçok şeye gücü yetmeyecek, birçok onun için tehlikeli olabilecek nesneyi ayırt edemeyecek. İşte ufaklığın dünyayı deneyimlemesinde ona sağlayacağımız bu güvenlik çemberi çok önemli. Öncelikle onu keşif konusunda desteklemeliyiz. Keşfi sırasında onu gözlemlemeli, ona gerektiğinde yardımcı olmalı ve hatta ona eşlik etmeliyiz. Son olarak da keşfi sırasında bize ihtiyaç duyduğunda ona ellerimizi uzatmalı ve onun yanında olduğumuzu hissettirmeliyiz. Onun için her zaman daha büyük, daha güçlü, daha zeki ve daha nazik olmalıyız. İşte bu özelliklerden bir ya da birkaçı ebeveynde ya da ufaklığa o an bakan kişide bulunmuyorsa, ufaklık kendini güvende hissedemez. Örneğin; evet anne baba olarak her zaman ondan büyük (fiziki büyüklük), daha güçlü ve daha zekiyiz. Ama eğer ona bize ihtiyaç duyduğunda nazik davranmıyorsak, onu umursamaz, ihtiyacını dikkate almaz davranıyorsak, ufaklık bir sonraki keşiflerinde ihtiyaç duyduğunda bize geri dönmeyecek ve onun güvenlik çemberi tamamlanamadığı için kendini güvensiz hissedecek. Bu konu beni gerçekten çok etkiledi. Bir çocuğun o güven çemberi içinde hayatı keşfetmesi ne kadar önemli diye düşündüm. Bu nedenle küçük çocukluk döneminde ufaklığın zamanını anne babası dışında kimlerle geçirdiği, anne babanın veya o anki sorumlu kişinin psikolojisinin ne kadar düzgün olduğu çok önemli. Eğitim notlarını ilgilenenler için aşağıya kopyalayacağım. 

Gelelim kreş konusuna. Bu hafta Doruk kreşte dördüncü haftasını tamamladı. Bizi Facebook veya IG'den takip edenler belki görmüştür. Kreşteki ilk günümüz çok güzel geçmişti. Doruk, ne biz onu bırakırken ağlamış ne de biz onu almaya gittiğimizde ağlamıştı. Tabii diğer günler bu kadar olumlu geçmedi. Daha ikinci günden ağlamalar ve kreşte uyumama durumları başladı. Kreşte uyuyamayınca bu gece uykularını etkiledi. Biz bu süreçte acaba doğru mu yaptık kreşe vermekle diye sorgulayıp durduk. Neden vermeye karar vermiştik, sonuçta ben tam zamalı anne olarak çalışıyordum ve işimden bunun için istifa etmiştim? Çünkü tam zamanlı çalışan annelerin de bir molaya ihtiyacı vardı. Ne de olsa Doruk'u bırakacağımız bir anneanne bir babaanne yoktu. Anne biraz nefes alacak ki bu sayede baba da nefes alacaktı. Böylece bu yukarıdaki güvenlik çemberinin "nazik davranma" kısmı biz ebeveynleri için daha kolaylaşacaktı. Evet birinci denen buydu tabii ama bunun yanında Doruk'un sosyalleşmesi, yeni aktiviteler yapması, biraz İngilizce kulak dolgunluğu edinmesi gibi yan faydaları da vardı. İşin ağlama kısmını henüz çözümleyemedik. Hala bizden ayrılırken ağlıyor ama bu ağlama yarım dakika kadar sürüyor. Hocası ona hemen bir kitap gösteriyor ve hemen ağlama kesiliyor. O nedenle bu duruma pek takılmamaya çalışıyoruz ve birkaç hafta sonra ağlamaların kesileceğini düşünüyoruz. Uyku ise ayrı bir konu. Kreşte uyku odaları var ve Doruk ilk haftalarda kesinlikle o odalarda uyumak istememiş. Doruk'a yer yatağı yapıp onu oyun alanında uyutmuşlar. Geçen hafta ve bu hafta birer gün uyku odasında uyudu ama en son yine uyumak istememiş. Gerçi nerede uyuduğundan çok ne kadar uyuduğu önemli ki işte bu biraz zorluyor. Evde net iki saat uyuyan Doruk Bey, orada en fazla bir saat uyuyor. Tabii bu uyku ona yetmediği için akşama kadar çok yoruluyor ve akşam aşırı yorulmuş olduğu için uykuya geçmede çok zorlanıyor ve gece ağlayarak uyanıyor. Söylemeyi unuttum, Doruk kreşe sadece iki gün gidiyor ve bu durum sadece o iki geceyi ve hatta sadece ilk geceyi çok etkiliyor. O nedenle bu konu üzerinde de çok durmamaya çalışıyoruz. Biz Doruk'u 15 aylıkken gönderdik kreşe ama burada aslında kreşler üç aylıktan başlıyor. Minik minik bebekler oluyor etrafta. Genel olarak bir hocaya da maksimum üç dört bebek düşüyor. Güne şarkı söyleyerek başlıyorlar. Sonra sabah atıştırmalıklarını yeyip doğru dışarı. Hava soğuk da olsa eğer yağış yoksa mutlaka dışarı çıkıyorlar. Sırasıyla öğle yemeği, uyku zamanı, öğleden sonra atıştırmalığı diye devam ediyor gün. Aktivite olarak kumla oynuyorlar, boya yapıyorlar, hamur ile oynuyorlar. Eve geldiğinde genelde üstü boya içinde oluyor ama nasıl güzel boyalar kullanıyorlarsa yıkanınca hepsi geçiyor. Hamur oyunu için kendi hazırladıkları hamuru oynatıyorlar. Bir de kreşte Doruk'un önceden tanıdığı iki arkadaşı var; Melis ve Ava. Özellikle Ava'nın yaşı yakın olduğu için ve kreş dışında da daha sık vakit geçirdikleri için, kreşte de zamanını onunla geçiriyormuş. Hatta hocaları birlikte gülüştüklerini söylüyorlar. 15 aylık bir ufaklığın arkadaşı ile kıkırdaşması inanın çok keyifli. Kreşle ilgili bu haftanın en büyük gelişmesi ise bu hafta ilk defa Doruk hocasını başka çocuktan kıskandı. Bu da bize hocası ile bağ kurmaya başladığını göstermiş oldu. Sanırım kreş ile ilgili anlatacaklarım şimdilik bu kadar.

Doruk kreşteyken ben de bu hafta yeni doğan fotoğrafçılığı için kolları sıvadım. Evde oyuncak bebek ile deneyim çekimleri yaptım. İlk gün önce gerekli dekor malzemelerini aldım, ikinci gün ise belli pozlar üzerinde çalıştım. Bu dönem benim kendime portfolyo hazırladığım dönem olacak diye umuyorum. Hatta bu hafta bir aile dış çekimi ve bir yeni doğan çekimi için sözleşmiştim ama hava kötü olunca  dış çekim iptal oldu, bebeğin de reflüsü çıkmış o nedenle o çekim de iptal oldu. Aşağıda evdeki deneme çekimimden bir kareyi görebilirsiniz.

Haftanın diğer ve son kararı ise yarın, yani yeni haftanın Pazartesinde evde spora başlıyor olmamız. Planımız Doruk'u uyutup, akşam 7-7.15 gibi ekran karşısına geçip, 25 dakikalık programı yapma. Sonra duş ve günlük daha önce belirlediğimiz aktivitelerimizi yapmak. Bunları da buraya yazayım ki geriye dönüp baktığımda neler yapıyormuşuz görebileyim. Son birkaç haftadır akşamlarımızı şöyle değerlendiriyoruz; pazartesi dizi gecesi (şu ara House of Cards'ı izliyoruz), salı kitap okuma, çarşamba film gecesi, perşembe Doruk ile ilgili birşeyler yapıyoruz (fotoğraflarını düzenleme, ona kart yazma, deftere ilklerini yazma vb.), cuma alkol ve muhabbet, cumartesi yine film gecesi, pazar ise bu hafta itibari ile benim blog yazma, Ozii'nin ise plan yapma gecesi. Ha mesela bu gece Ozii planını önceden yapmış olmanın rahatlığı ile televizyonda bir komedyenin şovunu izledi.

Bol rüzgarlı, yağmurlu ve mevsime göre soğuk bir haftayı az aktivite ile geri de bıraktık. Haftaya görüşmek üzere...


Bu haftanın Doruk kareleri ve aktiviteleri

Pazartesi günkü aktivitemiz - müzenin çocuklar için hazırlanmış bölümü. Çocuklar hayatın değişik alanlarını keşfetsinler diye düzenlenmiş. Örneğin bu fotoğrafta Doruk mutfakta. Yan odada ise inşaat alanı var, çocuklar kafalarına kask takıp, vinç gibi düzeneklerle tuğla görünümlü köpükleri taşıyorlar. 

Salı günü evden bir kare
Cuma günü AVM günü
Haftasonu evde temizlik
Doruk bu ara nereye gitsek elinde Nici'si ile geliyor. Biz Nici'yi uyku arkadaşı olarak düşünmüş ve sekiz aylıktan itibaren yatağına koymuştuk. Şimdi hem uyku arkadaşı hem de gündüz elinden düşürmediği oyuncağı oldu. Bu fotoğraf ise Salı günkü aktivite olan kütüphane ziyaretinden. İlk defa kütüphaneyi ziyaret ettik ve Doruk'un kitaplara olan aşkı ve hepsine bakma isteği yüzünden ziyaretimizi 15 dk ile sınırlı tuttuk. Kütüphanede Doruk'u fotoğraflamak mümkün olmadığı için elimde ancak bu fotoğraf var. Arka fonda da şehri kaplayan Cherry 
Blossomlar

Doruk'un kreş defteri



Ve Çöp burada bir mesele

Çöp deyip geçmeyin, öyle hergün atamazsınız. Torbası özeldir ve çok para verirsiniz bu torba için. Madem bu kadar para verdim, ağzına kadar doldurayım dediniz mi fotoğraftaki uyarıyı yersiniz. Uyarı yemek neyse de bu çöpü atmak için bir hafta daha beklemek asıl mesele. Adamlar çöpü ağır diye almamışlar!!!

Yeni Doğan Fotoğrafçılığı Deneme Çekimi



Active Toddler - Eğitim notları







No comments:

Post a Comment