Tuesday 25 June 2013

Küçük Heyecanlar

Çok heyecanlıyım, yıllardır istediğim dijital fotoğraf makineme yarın kavuşuyorum . Camera & Camera diye Auckland firmasından online sipariş ettim.  Daha önce de yazdığım üzere Canon EOS 60D, "Body only" yani objektifsiz sadece kasa ve yanında da şimdilik işimi görecek 50mm f1.8 objektif aldım.

Fotoğraf makinemı sipariş etmenin coşkusu ile istockphoto sitesine kayıt oldum. Amacım bu siteden fotoğraf indirmek değil tabii ki, siteye fotoğraf yükleyip mümkünse para kazanmak istiyorum. Siteye fotoğraf yükleyenlere "contributer" (katkı sağlayıcı) diyorlarmış. Neymiş acaba, contributer olmak için şartlar diye şöyle bir göz atayım dedim, 3 saat oldu ancak bitirebildim. Önce 10 bölümlük bir manual'i okumamı istediler, okudum hadi bakalım bir quiz var dediler. Quiz'den geçemedim. Hem fotoğraf ile ilgili teknik bilgi istiyorlar, hem de o ağdalı İngilizceyi anlamamı bekliyorlar. Eee çağımız teknoloji çağı, ne yapalım, google'a soralım :) "how to pass istockphoto quiz", aa bir de baktım cevaplar var :) hem de 2013'e göre soruların update edilmiş haliyle. Hemencecik işaretledim doğru yanıtları, gerçi bir soruda yanlış cevap çıktı, doğru dedikleri ya neyse velhasıl kelam quizi geçtim. Sanmayın ki dönüp o kocaman manuali okumayacağım, okuyacağım elbet, benim için hem dijital dünyaya giriş olacak hem de bir nebze İngilizce çalışmış olacağım.

Bugünkü bir diğer heyecanımız ise akşam internetimize kavuşacak olmamız :) bekleyin bizi dostlar, skype günleri başlasın!!

Ozii ayrı bir heyecanlıydı bugün, kendisini katıldığı ilk kapsamlı toplantıda, video konferans ile diğer kampüslerdeki iş arkadaşları ile tanıştırdılar. Massey Üniversitesi 3 şehirde faaliyet gösteriyor: Palmerston North, Auckland ve Wellington. Her kampüste anladığım kadarıyla İşletme Bölümü var.

Ozii'nin bence diğer bir heyecanı da business kartının gelmiş olması :) (bknz aşağıdaki fotoğraf)

İşler yolunda kalın sağlıcakla...



Sunday 23 June 2013

Evden Kareler

Evdeki ilk günlerimiz, temizlik ve temel ihtiyaçların tamamlanması ile geçti. Salı günü yatak ve çamaşır makinası geldi, Çarşamba ise IKEA stili basit sallanan koltuklarımız :) Ozii Perşembe günü ile birlikte işe düzenli gitmeye başladı ve ben hastalık dışında hayatımda ilk defa 2 gün boyunca evden hiç çıkmadım. Bunun iki nedeni vardı; havanın birden çok soğuması (0 derecelere yaklaştı) ve evde olmaktan zevk almam. Arkadaşlardan  geçici aldığımız masayı bahçeye bakan cama yaklaştırdık ve koltukları da aynı şekilde bahçeye bakacak şekilde yerleştirdik. Her şekilde nereye oturursam oturayım yeşile bakıyorum ve içim açılıyor. Evde şimdilik televizyon yok. Bütün gün 94,6 frekanslı henüz adını öğrenmediğim radyoyu dinliyorum. Sürekli 70'ler çalıyor. Bir sürü yeni grup öğrendim. Shazam sağolsun :) yoksa nerde, müzik aralarında spikerin grupla ilgili yaptığı yorumları anlayacağım. Tabii ki anlamak için kendimi kasıyorum ama bazen grubun ya da şarkının ismine dair bir kaç kelime yakalayabiliyorum aradan. Cumartesi gününü merkezde alışveriş yaparak geçirdik. Malum hava soğuk kalın kalın kazaklar, pantolonlar gerekli. İlk geldiğimizde de bakmıştık ama alamamıştık. Özellikle benim için pantolon bulmak epey zor oldu. Değişik memleket, uzun bel ve dar paça giyiyorlar. Bense drink bel ve boru ya da geniş paça arayışı içindeydim. Neyse birkaç hafta yazlık kot ile geçirince yüksek müksek birkaç pantalon alabildim kendime.

Bugün hava güneşli, bu satırları yazarken pencereden yansıyan güneş içimi ısıtıyor. Havayı güneşli görünce ilk işim çamaşır yıkamak oldu. Eee daha kurutma makinamız yok. Çamaşırları güneşli olunca hava, bahçeye asıyoruz. Çok değişik deneyimle bunlar :)

Yaklaşık bir saat önce , günlerden Pazar, sabah kahvaltımızı 12 gibi geç bir saatte yapıyorken, kapının çalması ile irkildik. Pazar günü kargo da olmaz, gelenin kim olduğuna dair en ufak fikrimiz yoktu. Kapıyı açtığımızda karşımızda iyi giyimli, orta yaşlı, çok şeker gözüken teyze ve amca vardı. Komşularımızmış. Çaprazdaki evde oturuyorlarmış. Ellerinde küçük bir mor saksı çiçeği, menekşegillerden ve bir de bizim için yazılmış süslü bir kart vardı. Bize hoşgeldin demek istemişler. Çok şaşırdık, en baştan beri bize Türkiye'deki komşuluğu, insanlığı aratmayacak bir çok iyi ve yardımsever insan ile tanışmıştık ve  bu şekilde komşuların hoş geldin demesi de başka bir güzellik oldu.

Hava güneşli, sevimli komşular. Bugün ruh halim iyi.

Evden ve bahçeden çektiğim birkaç fotoğraf ile günlüğümü bitirmek istiyorum.

Bahçemiz :) Karşıdaki küçük camlı yer sera.

Arka bahçe ve Limon ağacı. Üzerindeki limonlara da dikkatinizi çekerim. En arkada da çamaşır asmak için yer var.
Yan bahçedeki Palmiyeler :)
Burası keyif alanı olacak. Ama daha kullanıma açmadık. Kahveye beklerim.

Ozii, cam kenarı, bahçeye bakan masamızda çalışıyor.
Salonun diğer kısmı. Buradan üstteki fotoğrafta bahsettiğim keyif alanına çıkılıyor. Buraya yemek masası gelecek .
Sokak Kapımız
İkea stili koltuklarımız. Eşyalarımız gelince bu koltukları işte o keyif  alanına koyacağım.
Harry Potter seyredip, şarap ve cider keyfi yapıyoruz :) Bu gece 5. bölümü izleyeceğiz, yuppi.

Bu da bundan sonra hayatımızın vazgeçilmesi şemsiyelerimiz.  Burada neredeyse hergün yağmur var.
Kiralık eşyalardan oluşan yatak odamız.
Komşularımızdan gelen çiçek ve Kart

Tuesday 18 June 2013

Evdeki ilk gun...

Aslinda gunlugume cosku dolu ve yogun haftasonu trafigi ile baslayacaktim ama birkac saat once oyle bir olay yasadim ki hala olayin sacma ruh halini uzerimden atamadim. Soyle ki bugun evimize tasindik. Tum gun temizlik ve birkac esya kurulumu ile gecti. Aksam ustu hava karardiktan sonra, evdeki eksikleri listeleyip Ozii ile hem aksam yemegi yemege hem de yemek sonrasi alisveris yapip eve donme uzerine plan yaptik. Evden cikali birkac dakika olmustu ki ana caddede bacagima tas gibi sert birsey firlatildi. Hava karanlikti, etrafta bir kisi disinda kimse yoktu. O kisi de aci ile cikan cigligimi duyunca kulakligini cikardi ve bize dogru bakti. Soktaydim. Top gibi sarimtirak birseyin cok hizli geldigini gormem ile ciglik atmam bir olmustu. Oziinin omzuna kapandim. O seyin hizla gelisi gozumun onunden gitmiyordu. Sonra sakinlesip uzerimden seken sari seye yoneldim. Limondu, tas gibiydi. Nerden gelmis olabilir diye etrafa bakindik birkac dakika. Etraf sakindi. Anlayamadik. Polise mi gitsek diye dusunduk. Yurumeye basladik, acaba yeni tasindigimiz mahalleden bir mesaj miydi? Mahallede fasistler mi vardi? Yemek icin Burger King'e vardik. Varinca Polis' e mail atmaya karar verdim ve mail attim. Yemekten sonra alisveris icin markete yurumeye basladik. Yolda bir tane limon gorduk. Tamda bana isabet eden gibi, sert. Biraz daha yuruduk ve bir tane daha gorduk. Sonra bir tane daha... Anladik ki manyak birileri arabadan ( tahminimiz) yol boyu saga sola limon atmis. Elle atilmasi da mumkun gelmiyor. Cok hizliydi. Ben sapan gibi birseyle atildigini dusunuyorum cunku bazi limonlar, yere carpma siddeti ile parcalanmislardi. Kotu bir olay yasadim ama en azindan sahsimiza yapilan fasizan bir saldiri degilmis. Evimizde ve huzurluyuz. Muzigimizi dinliyoruz....

Friday 14 June 2013

Duygusal yoğunluk...

Uyudum, uyandım. vs. vs.

İki saattir facebook başındayım. O ne içten yazılar, o ne güzel şarkılar ve derlemeler. Tüylerim diken diken. Katıla katıla ağlamak istiyorum. İçimdeki duygusal yoğunluğu nasıl bastıracağım bilemiyorum. Atlayıp uçağa Türkiye'ye gelesim var. Meydanlarda yatıp kalkasım, şarkı söyleyip dans edesim var. Çimlerde, kaldırımlarda bağdaş kurup, tanımadığım dostlarla ülkeme dair, yeşeren umuda ve güzel günlere dair muhabbet edesim var. Yapamıyorum hiç birini, boğazımda düğümleniyor heyecanım.

Hayatımda ilk defa, yabancı bir ülkede neredensin diye sorduklarında gururla Türkiye'denim diyorum. Bana, bize bunu yaşattığınız için teşekkürler Chapulcular!!!

Kalbim sizlerle...
Ahh şimdi o çemberde olmak vardı yaa!

Thursday 13 June 2013

Gökkuşağı...

Dün öğleden sonra ev için kira kontratı yapmaya emlakçı LJ Hookers'a gittik ve kontratı imzaladık. Hep bize kısa süreli imzala demişlerdi, neyse ki emlakçı kontratı 6 aylık hazırlamış. Eve 17 Haziran'da taşınacağız. Elektrik, doğal gaz, sky tv , internet vs bağlatmak için ayrı ayrı koşturmamız gerekmeyecek. Bir firma tüm bu detayları bizim adımıza ücretsiz takip edecekmiş. Böyle küçük ayrıntılar dahil olmak üzere burada her şey yolunda gidiyor. Hem de öyle yolunda gidiyor ki bu işte bir hata mı var, bir şeyi mi kaçırıyoruz diye inceden telaşlanmıyor değilim.

Emlakçıdan çıktıktan sonra, hala saat çok erkendi ve erkenden odaya gidip sıkılmayalım diye etrafı biraz daha keşfedip bana fotoğraf makinesi bakalım dedik. Biz bunu dedik ya yağmur başladı. Burada günün herhangi bir vakti, hava güneşliyken, bir anda yağmur yağmaya başlayabiliyor. O kadar ince, ama sık yağıyor ki, ıslatmaz gibi gözüken yağmur bir bakmışsınız sizi fena halde ıslatmış. Güneşli havada yağan yağmur sonucu, tabii ki Gökkuşağı! Buraya geldiğimizden beri ikinci kez dün Gökkuşağı gördük. Buradaki Gökkuşakları inanılmaz. Renkler çok belirgin, başlangıç ve bitiş çizgisi bile çok net. Telefonun kamerası elverdiği kadar fotoğrafını çekebildim. Aşağıda görebilirsiniz. En büyük hevesim, makinemi alınca mükemmel kareler yakalamak istiyorum Gökkuşağı ile ilgili.


Küçük çaplı fotoğraf makinesi araştırmamız sonrasında Canon 60d almaya karar verdim. Bu model ile ilgili her türlü görüşe açığım, paylaşırsanız çok sevinirim. İlk yorumu Melih'ten aldım, kendisine çok teşekkür ediyorum.

Bugünü de aşağıdaki kampüs fotoğrafları ile bitirmek istiyorum. Görüşmek üzere...





Wednesday 12 June 2013

Otel atraksiyonları: Fitness ve Spa

Bugün hava güneşli ve 16 derece. Gökyüzü masmavi, etraf yemyeşil, sonbaharın sarılı kızıllı renkleri etrafı süslüyor. Buradaki bu peaceful havaya karşılık Taksim'den yine şiddet haberleri almaya devam ediyoruz.
Uzakta olmak ve haberleri sadece Facebook üzerinden takip etmek gerçekten çok can sıkıcı.

Bugün sabah haberlerinde polisin müdahalesi Yeni Zelanda haber kanalında birinci haber olarak girdi. Az da olsa buradaki haberlerden de dış basına olayların nasıl yansıdığını takip edebiliyoruz.

Buradaki gündemimize dönersek;

Dün sonunda otelin sunduğu imkanlardan yararlandık. Şehir merkezindeki fitness salonuna gittik ve sonra odadaki SPA havuzunu kullandık. Evet çok enteresan odanın içinde, yatağın hemen yanında bir SPA havuzu var. Odanın içinde öyle bir şeyin olması en baştan beri beni rahatsız ediyordu ama dün kendisini kullanıma açınca bir nebze de olsun varlığına alıştım.

Fitness salonu tam otel ile kiraladığımız ev arasında kalıyor. Amacım oteldeki son bir haftamız boyunca salona ücretsiz gitmeye devam etmek ve sonra yeni evimize taşınınca aynı salona üye olmak. Salonu oldukça beğendim. Cardio alanı kocaman, aerobik ve step egzersizlerinin yapıldığı salon da çok büyük, neredeyse 50-60 kişi kapasiteli. İzmir'deki fitness salonlarından gördüğümüz en büyük farkı ise  içinde kapalı basketbol sahası olması, hem de çift pota.

Fitness ve SPA aksiyonundan sonra ilk kırmızı şarabımızı içip yattık.


Odadaki, yatağın hemen yanındaki SPA havuzu 

Kırmızı Şarap - Merlot





Tuesday 11 June 2013

İlk Hafta...

Sonunda hayalini kurduğum Yeni Zelanda günlüğüme başlıyorum.

Let the Diary begin!

İzmir'den 14 Mayıs'ta yola çıkan eşyalarımızın bugün Mısır'da olduğunu öğrendik. Eşyaların bundan sonraki ilk durağı Singapur ve sonra 12 Temmuz'da ise Wellington! (Wellington Yeni Zelanda'nın başkenti ve bizim yaşadığımız Palmerston North'a araba ile 2 saat uzaklıkta)

Bugün buraya geleli tam 1 hafta oldu. Bu bir haftanın 2-3 günü jet-lag denen, gecenin gündüze karıştığı, sürekli kendini sersem sepelek hissettiğin durum ile geçti. Sonra hemen ev bakmaya başladık. Şansımıza Üniversite 5 gün bizim için araba kiraladı ve böylelikle ev bakmanın yanı sıra şehri keşfetme fırsatı da bulduk.

Her ne kadar ev bakma telaşından fotoğraf çekmeye ve etrafın tadını çıkarmaya fırsat bulamasak da son 1 haftadan birkaç kareyi sizlerle paylaşarak günlüğümün ilk bölümünü bitirmek istiyorum :)

Yeni Zelanda'da ilk biramız - Köşe'deki Irish Pub :)
Cuma gecesi Ozii'nin hocasının evine yemeğe davetliydik. Aile geleneği, her Cuma Fish & Chips gecesiymiş. Yemekten sonra Ozii, hocası ve hocasının kızı gitar çaldılar. Ozii'nin hocası genelde Irish müzik çalmayı seviyormuş. Yuppii!

Ev Bakma Volume1 - Güneşli bir Cumartesi gününden...

Cumartesi gecesi Rugby Gecesi - NZ vs France ( 23-13 NZ kazandı) Ekranda  Haka dansı!

Ev Bakma Volume 2 - Bulutlu bir Pazartesi Sabahı :)

Ozii'nin Ofise Yerleşmece - Office in Office

Dün Akşam Yemeğimiz ve İlk Beyaz Şarabımız