Wednesday 25 September 2013

Ani Yasamak

Ani yasamak istiyorum ama hala hep kafamdaki checklistlerle yasiyorum. An nasil yasanir? Ani yasamak istedigimde aklima sadece hicbirsey yapmamak geliyor. Bugun ani yasayacagim, canim ne isterse onu yapacagim dedigimde icimden sadece sicak cayimi alip, battaniye altina girip, aptal bir Romatik komedi filmi ya da sacma sapan bir Turk dizisi acip bos bos seyretmek geliyor. Acaba ani yasamak kelimesini yanlis mi yorumluyorum? Kafam cok karisik, bir suru zamanim var, ama icimden hem cok sey yapmak geliyor, hem de hicbir sey yapmak gelmiyor. Havanin kapali ve yagmurlu olmasinin bununla bir ilgisi olabilir mi ki? Saatlerce dikis dikmek, saatlerce orgu ormek, saatlerce kitap okumak, saatlerce Ingilizce calismak, saatlerce spor yapmak, saatlerce yemek yapmak, saatlerce dizi izlemek, saatlerce Blog yazmak, saatlerce muzik dinlemek, saatlerce film izlemek istiyorum. Son bir kac gundur, karmasik ruh halimden hic birine zaman bulamiyorum. Bir bakmisim gun bitmis. Iste bu noktada checklistlerime donmek istiyorum. Checklistlerim en azindan bu saatlerce yapmak istediklerime bir oncelik sirasi yapiyor. Onumde koskoca bir hayat var ama ben sanki hergunu son gun gibi yasayip, herseyi ayni anda yapmaya calisiyorum. Eee bu da bir anlamda ani yasamak oluyor, ertelememek. Kavram kargasasi yarattim di mi? Iste bu ruh halindeyim. Haa bir de yaklasan tatil var. Otel ayarlanmali, butce yapilmali, ha bir de araba lazim tabii ki. Ha bir de bahcedeki otlari kiptirmak lazim. Saati bugun de 2 ettim, yemek yapmali, ama spor da yapmali. Ama daha dikis dikmedim. Uppsss....

Kafa karisikligini bir kenara birakip son durumlardan bahsedebilirim. Evet evet bunu yapabilirim. Oncelikle bu karmakarisik ruh haline Tarcin yuzunden girdim. Bizim afacan yeni sahiplerini uzmeye baslamis ve durum bu olunca simdi Tarcin'a yeni bir ev ariyoruz. Ariyoruz da bulamiyoruz. Kendi mi cok kotu hissediyorum. Aklima hic bir cozum gelmiyor. Buraya getirme konusunu iyice arastirdik ama neredeyse imkansiz. Biz bu imkansizi imkanliya cevirsek bile, yol cok uzun, ya basina birsey gelirse. Bu cok daha kotu. Blogumu okuyan ve oglumu sahiplenecek bir dost varsa lutfen benim ile iletisime gecsin. 

Aglamaklar, aglamaklar, icim buruk, icimde bir sizi... Bu ruh hali ile yeni bas etmeye baslamistim ki, gecen hafta Cunartesiydi. Kizlar gecesi var dediler, icimden hic gitmek gelmese de, hem kafam dagilir, hem de kendimi ickiye verebilirim diye gittim. On kiz filandik; Almani, Kanadalisi, Irlandalisi, Kiwisi ve tabii bir de ben. Once Brewer's adli bir barda bira icerek basladik. Insanlarla tanisma, kendini anlatma, bla bla bla. Sonra oradan barlari dolasip, dans edecegiz dediler. Karsidaki Grand adli bara gectik. Tam 80'ler. Rengarenk isik sacan, disko topu. Buralara Club kulturu hala gelmemis. Eski usul Disko! Dans edenler de yas ortalamasi 50 olan teyzeler amcalar.Orada once tekila, sonra votka icip, bir sonraki mekana dogru yurumeye basladik. Topuklu ayakkabilarla taa meydani gecip sehrin bir diger bolumundeki barlara dogru gittik. Bubble diye bir mekana vardik. Sebebini anlamadigim sekilde ortaya iki sise Sampanya geldi. Orada da birkac bardak Sampanya ictikten sonra, diger mekani tam hatirlamiyorum. Son mekanda, adi sanirim Office'di, epey dans edip Ozii'ye zar zor gel beni al diye mesaj atabildim. Demek kizlar gecesi de boyle oluyormus burada; bol alkollu, bol dansli. Fena da olmadi, gercekten biraz kafam dagildi. O gunu takip eden Pazar tamamen basagrisi, hafif mide bulantisi ile gecti. 

Haftaici yine Ninelerim ile bulustum. Pazartesi gelen orgucu Nine'ye gostermek icin sac bantlari ormustum, gosterdigi modelde. Onun icin dersime calismis olmanin verdigi huzur vardi icimde. Eee insanlar o kadar zaman ayiriyorlar, birseyler yapmam gerekiyor benim de. Sali gunku dikisci Nine icin o hafta hicbirsey yapmamistim ve birseyler yapmaliydim. Hemen aldim kumaslarimi elime, bir onceki hafta birlikte diktigimiz fermuarli kumasi kullanarak kendime yazlik canta yaptim. Fena da olmadi. Bugun onun da fotograflarini Fancy Crafts For All adli Facebook sayfama koyacagim. Bu Nineme de cantami gosterdikten sonra gorevi tamamlamis olmanin verdigi mutlulukla, haftanin geri kalaninda miskinligime, ve Tarcin'a kafayi takmaya devam ettim. Taa ki Cuma aksamina kadar. 

Cuma Ozii ile kendimize Duman gecesi yaptik ve kendimizi saraba verdik. Bu seferde Tarcin'in uzerine, bir de Izmir'de olma, ailelerle dostlarla olma hasreti coktu. Iyice dibe coktuk anlayacaginiz. Neyse ki Cumartesi icin bir planimiz vardi ve sabah hayatimiza kaldigimiz yerden devam edebildik. Harika bir gun gecirdik. Once Bengu ve Utku'yu alip cevredeki nehir, gol ve yesili kesfettik. Yagmur camur demeden yuruduk. Sonra cok guzel Bridge adli cafeye gittik ve sicacik kahvelerimizi yudumladik. Donuste dayak yemise donduk, kimimizde bas agrisi, kimimizi yol tutmus, falan filan. Ama etraf o kadar guzel ki, o yesile hersey deger. Evde biraz dinlendikten sonra Halikarnas adli restauranta raki icmeye gittik. Oranin sahibi Hamit Abi ile her raki masasinda olacagi gibi Turkiye'yi kurtardik. Oradan ciktik Irish Pub'da bira ve canli muzik olayina girdik ki orada yeni is arkadasimi gordum, Allison :) Boyle bir karsilasma bana artik burada yasadigimi farkina vardirdi. Yeni is arkadasim dedim, duymayanlar da duymus oldu. Hani daha once bahsettigim; ilk is basvurusu, ilk is gorusmesi, simdi buradaki ilk isime donustu. Ozii ile ayni kurumda calisacagiz. Massey University. Ben International Office'de Admissions Advisor olacagim. Kayit Danismani! Bir yillik bir is, gecici yani. Benim icin zaten gecici olmasi super. Sonrasinda belki Marketing bolumune gecebilirim. Marketing bolumu epey onemli bir bolummus universite icinde. Bir de Mart'ta Retail masteri yaparsam, uzun sureli checklistime bir check daha atmis olacagim. 

Anlasilacagi uzere burada hersey yolunda. Bir de su Tarcin'a sicacik bir yuva bulabilsek...




Thursday 12 September 2013

Aktivitelerle gelen yogunluk

Izlenimlerimi ayri bir blog sayfasinda paylasacak oldugum, muhtesem Wellington gezisi sonrasi guzel bir yogunluk icine girdim. Yeni seyler ogrenme, ogrendiklerimi pekistirme, yeni projeler, yeni dostluklar... Zaman resmen burada da oyle hizli akmaya basladi ki tutabilene ask olsun.

Yogunlugum Pazartesi gunu pamuk gibi bir ninenin evimize ziyareti ile basladi. Mrs Hingston, SuperGrans dernegi icin gonullu calisan ninelerden bir tanesi. Bana onumuzdeki surecte orgu ormeyi ve bahce ile ilgili bildiklerini ogretecek. Bana dedim ama aslinda bize, yalniz degilim, ki bu da cok hosuma giden bir ayrinti. Orgu ve dikis aktivitelerine Bengu ile birlikte katiliyoruz. Ilk orgu dersimiz temel orgu adimlari ile basladi ve su an bir ters bir duz pekistirme calismalarima son surat devam etmekteyim, oyle ki son uc gecedir yatmadan once yatakta telefonumu kurcalamak ya da kitap okumak yerine orgu oruyorum. Birkac sirayi ormeden uyumak icime sinmiyor. Sonra bir de orgu denen kavrami ve is kolikligimi dusunuyorum. Baslamasam daha mi iyiydi? Benim icin bitmesi gereken yapilacak bir is oldu ve kafami surekli mesgul ediyor. Orgu dikisten daha farkli, dikis daha hizli ilerliyor ama orgu cok emek istiyor. Sanirim sise takili yumak oldukca benim daha cok uykularim kacacak :) Super ninemize donecek olursak, kendisinin tam olarak, emekli olmadan once ne isle mesgul oldugunu ogrenemedik ama Piano caliyormus, belki de meslegi buydu ama mutevazi davranip sadece caldigini soyledi. Bakalim belki ilerleyen gunlerde onun sorularindan arta kalan zamanda, bizim de ona birkac soru sorma sanisimiz olabilir. Dedesi ya da babasi Canakkale'de 1. Dunya savasinda savasmis, zor zamanlar olarak ifade etti. Kendisi de 1997'de Canakkale'yi ziyaret etmis. Ben bunu duyunca heyecanla ben Canakkale dogumluyum dedim ki bu ani buraya geldigim andan beri bekliyordum, ama maalesef kadin pek de sallamadi :) Demek ki pek de bir karizmasi yokmus, hihi... Bu nine sadece yarim saat kaldi ve saati dolup da SuperGrans'lardan Debbi onu almaya gelince apar topar kalkti. Hatta koridorda gordugu Kizilderili tablosunda yazanlari merak etti, tam Bengu cevirecekti ki, neyse bir sonrakine ogrenirim dedi. Super nine sozcukleri bogazimiza dizdi ve gitti. Gunun geri kalani Bengu ile sicak cay esliginde muhabbet ederek (bir yandan da bir onceki gun yapmis oldugum ve ilk denemem olan tatsiz tuzsuz ve sert mayali pogacami yiyerek), Ozii ile cilginca alisveris ederek (cilginca diyorum cunku 3-4 Gida marketinden, onceden yapmis oldugum listede ki bulunmasi pek de kolay olmayan urunleri arayarak gecti, mesela misir nisastasi, hadi misir unu var da once bir nisasta ne demek onu kesfetmemiz gerekti, tabii ki bulamadik, neyse ki pirinc unu cikti karsimiza) ve cilgin alisveris sonrasi Centergy fitness sinifina katilarak gecti. O alisveris yorgunlugu uzerine benim spora gidisim Ozii'nin gozlerini yasartti. Eve dondugumde yaptigim ilk sey orgu ormek oldu.

Bir diger gun yine evimi baska bir Super nine senlendirdi. Bu nine de bana dikis ogretecek, pardon bize! Ninem cok tatliydi, digerine gore daha pamuk, daha nine. Kendisinden daha cok bahsetti, bizi merak etti etmesine ama cekinerek sordu hep sorularini :) cok tatliydi ya; konusmasi, tavirlari, gulusu herseyi ile harikaydi. Once makinanin basina oturduk, aslinda makinaya ipi nasil gecirmemi biliyor olmama ragmen, ninem bastan anlatti herseyi, ilk dersimizde benim talebim uzerine fermuar dikmeyi ogrendik. Ayrintilarini Fancy Crafts For All adli Facebook sayfamda ilk yaptigim yastigin fermuar kismini dikerken paylasacagim. Bu nine bizimle bir saat kaldi ve keyifli bir saat gecirdik, kah hali uzerinde kumas kestik, kah kumaslari igneledik. Ninem kare kesmeye calisti ama bir kare bu kadar diktorgen olamazdi :) Kare kesmenin kolay yolu iki ucu ucgen yaparak bir araya getirmek degil midir? Ninem iki ucu yine dikdortgen yaparak bir araya getirdi, goz karari kare olur sandi ama olmadi. Ninem dikisi okulda ogrenmis ve sanirim 50 yildan fazla suredir dikis dikiyor. Dikis makinesi 40 yillik ve makaslari dokum demir makas. Makinesi bozuldukca tamir ettiriyor ve tabii ki makinasi sadece duz dikebiliyor oyle bas pedala cicek yapsin, bas pedala sekil yapsin yok :) Gider ayak da gonullu calistigi baska bir dernekten basedip, o dernege basislanan kumaslarla diktigi kirik beyaz, omuzlari ve yakasi dantel islemeli cocuk elbisesini gosterdi, cok eski duruyordu ama cok begendim. Nine'yi ugurladiktan sonra bizim icin yine Cay keyfi. Gunun en sevdigim ani oldu benim icin. Yine Bengu ile guzel muhabbet ve sonrasinda bu sefer kendimizi dikise verdik. Bengu ilk defa dikis makinesinin basina gecti ve getirmis oldugu kullanmadigi yogan kilifinin en sevdigi yerinden orguna ortu yapti. Dikis makinasi mucizevi birsey, bes on dakikada kumaslar harika ortulere donusebiliyor. Gunun devaminda bize bir uyku coktu ki, Bengu'yu gecirdikten sonra hic sevmedigim ogleden sonra uykusuna yenik dustum. Bir saat sonra Ozii'nin kapi calisi ile sicrayarak uyandim ki kapiya gittigimde kim oldugunu gorebilmek icin kapiya yapismam gerekti. Ayildiktan sonra mutfaga gectim ve Carsamba gunku yemek davetim icin kollari sivadim. Isim bittikten sonra gecenin bir diger zevkli bolumu basladi, Bengu ve Utku ile cok keyifli muhabbet ettik. Film izleme niyetindeydik ama muhabbet pek guzel olunca film bu geceye kaldi :)

Vee Carsamba, buyuk gun, misafirlerim geliyor... Misafirlerim daha onceki gunluklerde de yazdigim buradaki bir Turk aile. Ailecek Cafe Emine'm isimli bir restoranti isletiyorlar. Turan Abi, Zeliha Abla, Emine, Yaver, Burak ve Erdogan. Emine ve Yaver kardes, Burak ve Erdogan'da sirasiyla Zeliha Abla ve Turan Abi'nin yigenleri. Yemege Turan Abi ve Zeliha abla ile basladik. Carsambalari kendilerine izin verdikleri icin restoranttan daha erken cikabiliyorlarmis. Iyi ki de cikabiliyorlar, ve iyi ki de geldiler. Yemek cok keyifli gecti, gerci yaptigim yemeklerin lezzetli oldugunu soyleyemem ama mezelerim fena sayilmazdi :) Ilk defa Izmir kofte denedim firinda, saglikli olsun diye onceden kizartmadim, iyi ki de kizartmadim kofteler harika olmustu ama patatesler icin ayni seyi soyleyemeyecegim. Patatesleri kizartmadan kofte ile ayni anda firinda pisirmenin bir yolu var midir acaba? Iyi kotu karnimizi doyurduktan sonra, keyifli muhabbet ve Turan Abi'nin yazsak kitap olacak Zara anilari esliginde Turk kahvelerimizi ictik. Buradaki ilk Turk kahvemiz. Sali gunku cilgin detay alisverisimizde bulduk kahveyi, Kurukahveci Mehmet Efendi :) yanina bir de Lokum aldik, o da Aydin'an gelmis. Kahveler icildi, caylar icildi, muhabbet genclerin de bize katilmasi ile iyice senlendi. Ozii gitari da alinca eline sarkilar, turkuler :)

Bugunku yazimi fotograf ile taclandiramiyorum, umarim anlatimim fotograf gibi olmustur.

Sevgiler...