Wednesday 12 February 2014

Yeni Zelanda'da Tatil (3. Bolum)


Taupo'da guzel bir kahvaltinin ardindan, tatilimizin üçüncü duragı olan Auckland'a dogru yola ciktik. Sasirticidir ki Taupo Auckland arasi, inisi cikisi cok olmayan duz bir yoldu. Auckland'a girdigimizde icim acildi; hava gunesli, deniz ile icice bir sehir. Hatta kucuk bir Bogazici koprusu bile vardi. Kopruden gecerken cok heyecanlandim, sagima mi baksam soluma mi? Her yer pırıl pırıl, gokyuzu acik, sehir yuksek binalari ile karsimizda duruyor ve biz saatte 70 km hizla sehri geciyoruz. Bu seferlik boyle oldu, sehri gordugum uc bes dakika bile Auckland'da yasama hayallerimi desteklemeye yetti. Cok mutluyum ki iki hafta sonra Auckland merkezde iki gun gecirecegiz. Bu tatilde Auckland'a gelis amacimiz daha once verdigimiz bir sozu yerine getirmek oldugu icin sehri gezmeye zaman ayirmadik ve sozumuz dogrultusunda Ozii'ye referans olan, Ingiltere'den tanidigimiz ve sahsen Yeni Zelanda'li olan Campbell ve ailesini ziyaret etmektik. Planli ziyaretimiz oncesinde de plansiz yani son dakika plani ile Ozii'nin is arkadasi Nazim ve ailesini ziyaret etme sansimiz oldu. Son dakika plani olmasina ragmen bizi ogle yemegine davet ettiler. Evlerine vardigimizda inanilmaz bir sofra ile karsilastik. Cig kofte bile vardi. O kadar ozlemisiz ki ulkemize dair lezzetleri resmen yemeklere saldirdik. Hersey cok guzeldi. Cok da sevimli, guzel mi guzel, alimli mi alimli bir kizlari var. Fotograflarini cokca cekmeye calistim ama isik yetersizliginden cogu bulanik cikmis :( o nedenle asagida sadece bir fotografini paylasabiliyorum. Bu guzel ailenin yaninda sadece uc dort saat gecirebildik ve ayni gunun aksam uzeri Campbell'larin evine gectik. Campbell'in Yeni Zelandali oldugunu soylemistim, esi Anna Maria da Finlandiyali. Cocuklari Koru'da muhtesem bir karisim :) Bu sefer isik sorunum olmadi ve iki gun boyunca Koru'nun fotograflarini bol bol cektim, yine asagida goreceksiniz. Evlerine vardigimizda hafif bir aksamustu serinligi vardi, hafif serinlikte manzaraya karsi balkonda beyaz sarap keyfi yaptik. Markasini hatirlayamadigim, ama mutlaka Anna Maria'ya soracagim, Guney ada yapimi cok guzel bir Chardonnay ictik. Bu da simdiye kadar en begendigim Chardonnay oldu. Hatta bunu icinceye kadar bu uzumu sevmedigime karar vermistim. Ama meger is uzumde degil nasil islendigindeymis. Marketlerde de bulabilecegimizi ogrendik. Koru'nun uyumasi ile aksam yemegi fasli basladi, bu sefer menumuzde "smoked salmon" vardi. Smoked sanirim tutsulenmis diye cevriliyor, yani tutsulenmis somon. Tam karsiliyor mu bilmiyorum o nedenle "smoked" olarak ifade edecegim. "Smoked" pisirmek icin bahcede ozel ekipmanlari vardi. Ilk defa gormustum o zaman, sonradan cok kolay bulunabilen bir ekipman oldugunu ogrendim ama hala nasil calisiyor mekanizmasi bilmiyorum. Burada yedigim "smoked salmon" da yedigim en lezzetli somon baligiydi. Enlerim hic bitmiyor degil mi? Blog sayesinde yazarken gercekten en cok neyi sevdigim ortaya cikiyor ve kayit altina aliniyor. Yasasin blog!
Aksam sohbet muhabbet cok guzeldi. Sabah tabii biz biraz gec kalktik. Kalktigimizda kahvalti fasli coktan bitmisti, biz de birseyler atistirdik ve kahvalti sonrasi yuruyuse ciktik. Ev sehir disinda, daglik ve ormanlik bir yerde insa edilmis. Arsayi satin alip evi kendileri yaptirmislar. Yamaca kurulu olan evin önü tamamen agaclarla kapli. Muhtesem bir manzarasi ve harika bir havasi var. Evin ici de muhtesem, yeni yapildigi icin heryer ozenli ve cok şık. Evin bir suru odasi var ve her odanin kendi banyosu var. Bu evi gordukten sonra kafamdaki ev standarti epey yukseldi. Arsa alip ev yaptirasim geldi. Hatta sasiracaksiniz ama evin kendi kucuk ormani var. Sabah kahvalti sonrasi yuruyuse cikalim dediklerinde, ondeki ormanda soyle bir tur atacagimizi anlamistim ama gezinecegimiz alanin kendi alanlari oldugunu, 15 dakika yurudukten sonra anladim. Hatta inanmamistim ki bize citlerini gosterdi. Arsanin bir bolumune daha yeni 1500 adet agac dikmisler. Amaclari da Yeni Zelanda'ya has agaclari sadece o bolumde barindirmakmis. Bu arada burada benim kucuk orman olarak nitelendirdigim kavrama  "bush" adini veriyorlar. Genelde de bu sekilde yuruyus "bush walk" diye geciyor. Ayni gun ogleden sonra hava gunesli ama serince olunce arabaya atladik ve sehrin kuzeyine dogru gezintiye ciktik. Gittigimiz en uzak yer Goat Island'di ki sadece onbes dakika bakindik ve bira icmek uzere hos bir mekana oturduk. Aksam yemegi icin tekrar eve donduk. Bu sefer de menude kuzu but vardi. Sarap esliginde, guzel yemek yedik ve muhabbet ettik.Geceyi Ozii'den gitar dinletisi ile tamamladik. Bir sonraki gun de asil tatilimizi gecirecegimiz Coromandel yarimadasina dogru yola ciktik. Sanirim tatilin asil bolumunu sadece fotograflarla anlatacagim, yoksa isin icinden pek cikabilecegimi sanmiyorum.

Bir sonraki bolumde gorusmek uzere...

Bu Turk lokumunun adi Elif. Kendisi cok fotojenik, ah bir de cekebilmis olsaydim.

Burasi, uzun uzadiya bahsettigim evin manzarasi. Inanilmaz degil mi? Kim boyle bir yerde yasamak istemez ki? Ustelik sehre kirk dakika.

Iste bu da bizim Koru. Muhtesem karisim :) Daha yeni konusmaya basliyor, biraz Isvec dili biraz Ingilizce.

Koru'nun isim anlami da cok guzel. Maori kulturunde dogadaki bir sekli sembolize ediyor. 

ve yine Koru :)

ve yine :)

ee bir tane daha..

Bu da sabah yuruyusumuzden bir kare



Ev ve Manzara :) ve Anna Maria :)



Her yerde Koru :)

Campbell bize Yeni Zelanda bitki ortusunu anlatiyor. Iste buralar hep onlarin bahcesi, pardon ormani :)

Iste bu Fern bitkisi, bu bitkinin her yapragi acilmadan once Koru seklindeydi.

Burada daha net gozukmekte Koru sekli

Bu da bir cesit "berry", adini hatirlamiyorum ama icinden yuvarlak meyvesi cikiyor ve cok lezzetli.

Hala ormanlarindayiz :)

Ormanlarinda gokyuzunu goremeyecegimiz kadar sik agac var.

Baska bir kare

ve baska bir kare daha

Iste boyle bir yer

pek guzel

Iste yine bir Fern bitkisi/agaci ve icinde daha acmamis Koru seklinde bir dal.

Koru sekli daha yakindan

Fern agaci - Yeni Zelanda'da Fern agaclarindan olusmus ormanlar var.

Burasi da Goat Island

Bu insanlar nereye mi gidiyor? Goat Island ile sahil arasinda snorkel ile yuzup baliklari izliyorlar. Ozii havaya ragmen snorkelini almadigina cok pisman oldu.

Biraz daha yakindan cekim

ve biraz daha yakindan

bu fotografi da koymasam olmaz.



Baliklari beslemeyin. Peki!








Sunday 2 February 2014

Yeni Zelanda'da Tatil (2. Bolum)

Tatilimizin ikinci duragi Christmas'i gecirecegimiz Kapiti Coast'du. Siddetli yagmur esliginde daglari astiktan sonra kuzey adanin guney batisindeki meshur sahil kasabalarindan olan Kapiti'ye vardik.  Uc bes dukkandan olusan merkezi ve sahile dogru uzanan guzel bahceli evleri ile, yine kucuk ve sakin bir yer. Kasabaya giriste Christmas heyecanini hissetmeye basladik diyecegim ama hayir. Bu ulkede Christmas cok yapay, cunku her yerde dekorasyon olarak cam agaci ve ren geyikli santa figurleri kullaniliyor ama mevsim yaz. Gerci hava kapali ve hafif serindi ama hadi diyelim bizim sonbahar gibiydi ama kesinlikle kis degil. Hal boyle olunca kis konseptli Christmas pek bize eglenceli gelmedi. Christmas dedigin zaman Almanya'daki gibi Christmas marketlarla sehrin suslendigi, Christmas marketlarda dolasirken cok usuyup, icini karanfil kokulu sicak sarap ile isittigin bir zaman olmali. Yine de heryerde oldugu gibi buradaki asil Christmas heyecani buyukleri ziyaret etmek ve tum aile bireylerinin bir arada olmasi, ki bizi bugunlerde yalniz birakmayip aile bulusmasina davet eden Ozii'nin calisma arkadasi Andrew ve esi Anna'ya cok tesekkur ediyoruz. Andrew ve Anna Kapiti'de buyumusler, ikisinin ailesi'de halen burada yasiyor. Kapiti'de gecirdigimiz iki gun boyunca gunduzleri Andrew'un ailesinin evinde agirlandik, geceleri ise Anna'nin babasinin evinde konakladik. Hersey harikaydi, cok lezzetli yemekler yedik, cok guzel saraplar ictik. Hele o yedigim  Christmas Ham'in tadini hic unutmayacagim. Ilk gun aile bireyleri ile muhabbet ettikten sonra soyle bir sahilde yuruyus yaptik. Ikinci gun ise Christmas sabahinin hediye acma solenini vardi. Evde sadece dort cocuk vardi ama yuzun uzerinde hediye vardi. Sanirim ogledensonra olmasina ragmen hala acilmayan hediyeler vardi. Hediye faslindan sonra da heyecanli Christmas yemegi bekleyisi vardi. Yemekler yendi, Christmas sarkilari dinlendi, anilar anlatildi...
Cam agacinin altina hediye koyma olayi gercekmis ve hediyelerin hepsi de gercek :)

Sol bastan; Anna'nin babasi, Andrew'un babasi, Sweep ve Ben, Anna, Andrew, Ozii, Andrew'un annesi, Andrew'un abisi ve Hint'li esi

Bu aglayan guzel Lizzie

Andrew ve cocuklari

ve bu da Ben :) yani ben degil Ben :) hihi

Bu da Sam, Andrew'un abisinin ufaklik, biblo gibiydi :)

Sam ve hediyeleri

Andrew'un abisi ve kizi
Andrew'un ailesinin bahcesinde gezindik ve yine standart bir Yeni Zelanda evine ait bahce!

Her bahcede mutlaka bir sebze kosesi oluyor.

Bu bahcede bir de kelebek yetisiyor.

Bahceler ciceksiz olmaz

Bahceden dekoratif bir kare

Bahce dekorasyonunda torunlar da dusunulmus

Anna ve Lizzie :)

Yine Ben, bu sefer espri yok :)

Kapiti sahilinde gezindik demistim ya iste kareler. Karsidaki Kapiti adasi. Kimse yasamiyor ama doga turlari duzenleniyor. Bir suru kus cesidi varmis adada. Tabii ki hic bir yirtici hayvan yasamiyor.

Sahilden evlere cikan merdivenler

Sahilin diger tarafi, karsida gozuken yer Wellington degil ama bu yonden kiyi boyunca devam edilirse 1 saat sonra Wellington'a varilacaktir.

Ayni kare bir de Ozii ile

Baska bir kare;  Kapiti adasi, bulutlar ve okyanus. Yani Pasifikte yer alan Tasman Sea. Haritandan baktiginizda okyanusun bu bolumunun yani Avustralya Yeni Zelanda arasinda kalan kismin Tasman Denizi olarak adlandirildigini goreceksiniz.

Bizim icin soguk ama yaz olunca insanlar havaya aldirmaksizin denize giriyorlar. Pardon denizde durup dalgalarla oynuyorlar.

Kapiti adasi ve uzerine coken bulut 

Face'de yayinladigimiz bu kare burada cekilmistir :)
Sahilden objektifime takilan son kare 

Sweepppp :)

Christmas sabahinin ertesi gunu, 26 Aralikta (bugunun de bir adi var Boxing Day, bu gunun ozelligi ise cilgin indirimlerin yapildigi alisveris gunu olmasi) Auckland'da dogru yola ciktik. Kapiti Auckland arasi 7-8 saat. Malum tatil, kendimizi cok yormayalim diye yol uzerindeki Taupo golunde mola verdik ve bir gece konakladik. Kuzey adada nerede yuzulur denince ilk soylenen yer burasiydi ve bizde sonunda yuzecegiz diye cok heyecanliydik. Ama hava kapali, moralimiz bozuk. Derken Taupo gozuktu. Yaklasik bes on dakika gol boyunca gittikten sonra, doga ana sesimizi duydu ve bir anda gunes acti. Hemen arabayi kalabalik bir yerde kenara cektik ve uzerimizi apar topar degistirip, soguk moguk demeden kendimizi suya attik.

Gol sonrasi hatira blog fotogradimiz. Burdan suyun rengi cok guzel gozukmuyor ama gercekten guzeldi.
Iyi ki de otele gidip esyalari birakmayi beklememisiz gole girmek icin cunku otele vardigimizda yagmur yagmaya basladi. Kaldigimiz yer Lonely Planet'in onerdigi Blackcurrant backpackers di. Gercekten de fena degildi. Bu arada daha once bahsetmemis olabilirim, Yeni Zelanda'da cadir kurmak ile backpacker's da iki kisilik dusu tuvaleti icinde bir odada kalmanin fiyati ayni. Ortalama kisi basi 30-35$. Bir ilginc detay daha, hem bir onceki cadir alaninda hem bu backpacker's da en cok konusulan dil Almanca'ydi. Ulkede yasayan cok Alman var mi bilemiyorum ama tatil yapan cok Alman oldugunu soyleyebilirim. Uzerimizi degistirdikten sonra disarida para harcamamak adina ortak kullanilan mutfakta tonbalikli makarnamizi hazirladik. Makarnamizi sarap esliginde yedikten sonra, halen yagmur devam ediyor oldugu icin, kaldigimiz yer merkeze bes dakika olmasina ragmen, sehri ve cevresini araba ile turlamaya karar verdik. Motele girmeden once sehrin ici civil civildi, caddeler dukkanlar cok hareketliydi, ama yemekten sonra disari ciktigimizda dukkanlarin yine beste kapandigini gorduk. Bu ulkede turizm kulturu cok ilginc. Saat 5 dedin mi dukkanlar, saat 10 dedin mi restaurantlar, saat 12 dedin mi barlar kapaniyor. 12 den sonraya kalirsa belki sehirdeki bir yada iki club kaliyor o kadar. Kisaca tur attiktan ve buraya uzun sureli geldigimizde yapilacak listesi cikardiktan sonra gozumuze kestirdigimiz gol manzarali bir bara oturup biramizi ictik. Hava kararmaya basladiginda ise yine sahilde turladik ve tam otele donerken bir de ne gorelim, Lunapark. Oziim yine bir Lunapark klasigi bir oyuncaga bindi. Ozii yukarida oyuncakta, ben asagida bekleme modunda salgiladigimiz adrenalin ile gece guzel bir uyku uyuduk.

Taupo'da aksam ustu

Yine Taupo'da aksamustu

Face'de yayinladigimiz bu fotograf burada cekilmistir


Bira ictigimiz bar - Lake House

Yeni Zelanda'da bulutlar bir baska guzel





Lunapark :)
Auckland ucuncu bolumde :)