Sunday 31 August 2014

Harika bir haftasonunun ardindan

Harika, ışıl ışıl bir haftasonunun ardindan kendimi kış uykusundan uyanmış ve tekrar hayata dönmüş gibi hissediyorum.

Cuma aksam uzeriydi, Ozii'yi ariyor ulasamiyordum. Aksam birseyler yapmali ve Ozii'nin cok basarili gecen organizasyonunu kutlamaliydik. Saat besi biraz geciyordu ki Ozii kosarak ofise geldi, arabanin anahtarini aldi, havaalanina bir grup katilimciyi birakacagini soyledi ve gitti. Ben de madem konusmaya zaman yok ve saat artik altiya yaklasiyor, ikimiz adina aksam planini yaptim ve Ozii'yi mesaj ile bilgilendirdim, "Halikarnas'a gidiyoruz." Bir onceki gece de aslinda Ozii organizasyon katilimcilarini aksam yemegi icin ayni yere goturmustu ama Palmerston North'da soyle uzun oturup, guzel muhabbet edip, yemege doyup, rakimizi yudumlayacagimiz baska yer de yok ki. Dogru karar verdigime ikna olup, ofisteki cok yakin iki arkadasimi da yemege davet ettim. Toplamda sekiz kisi ve Halikarnas restorantin sahibi Hamit abi cok guzel bir gece gecirdik. Grubumuz tam multi kultureldi; biz Turkler, komsu Iranlilar, abla-kardes Koreliler ve esleri Ispanyol ve Tayvanli. Harika bir grup, herkes cok uyumlu ve degisik zevkleri, kulturleri tatmaya hevesli. Yemekler tadildi, raki ile cosuldu, espiriler havada ucustu ve uzun sureli arkadasliklarin temelleri atildi. Raki stogu tukenince ve kafalar yavastan guzellesince canli muzik esliginde dans etmek uzere Brewer's adli bara gectik. Hamile abla-Kore'li de dahil hepimiz dans ettik, yani en azindan muzik ritminde sallandik. Gerci en son Ozii'nin yine beni ucurdugunu hatirliyorum ya, sonrasi yok, sabah bas agrisi ile uyandim.

Cumartesi butun gun toparlanmakla gecti. Bir kac kez agri kesici aldim, bol bol yedim, ictim, yattim. Aksam ise yine cok keyifliydi. Once skype ile Ildiri'ya baglandik. Iki aile Ozii'lerin yazliginda toplanmis, keyifli keyifli kahvalti yapiyorlardi. Biz de kahvalti masalarina bayram misafi tadinda katilmis olduk."Daha daha nasilsiniz efendim." seklinde :) Iki aile ile de paylastigimiz gundemimiz farkli, iki aileyi de karsimizda gorunce hem mutlu oluyoruz, hem de ne konusacagimizi bilemiyoruz. Oradan kalktik, Evrim ve Gokay'in Berkeley'deki evlerine misafir olduk. Internet baglantisi elverdigince hasret giderdik. Ordan ciktik dogru Bostanli'ya Burcikle, Berkere. Ordan da bir kardes sesi duymak uzere Kadikoy sokaklarina. Gece uzundu anlayacaginiz.

Pazar sabahi sekizde Engin'imin sesiyle uyandim. Neymis macmiymis, basket mi, kim oyunuyo dedin? Yeni Zelanda, Turkiye mi? Ben kelimeleri birlestirinceye kadar telefonu kapatmis olduk. Kapattiktan sonra cumleler anlam kazandi. Yeni Zelanda ve Turkiye, 2014 Dunya Basketbol Sampiyonasinda ilk maclarini oynamislar. Turkiye kazanmis ve Engin de bu anlamli maci bana bildirmek uzere aramis. Canim kardesim benim. Gercekten burada hic birsey takip edemiyoruz. Isterdim maci seyretmeyi, ozellikle son ceyrek cok cekismeli gecmis. Gerci neden cekistiklerini anlamadim, Yeni Zelanda'da basket ligi bile yok. Maci izlesem duygusal karmasa yasayabilirdim herhalde. Kendimi ne kadar Turkiyeli hissediyorsam, artik bir o kadar da Yeni Zelandali hissediyorum. Ha ulke uzak oldugu icin yillarca burada yasayamayabilirim ama ileri de tasinsam bile sanirim bir yanim hep Yeni Zelandali kalacak. Burasi cok farkli, insani icine cekiyor ve bir bakmissin ki baglanmissin. Artik "All Blacks" de onemli benim icin "Tall Blacks" de. Milli maclarda Istiklal marsi calinmaya basladi mi nasil milli duygular kabariyorsa, Haka dansi ile yapilan acilislarda da o duygularim kabariyor. Insanin bir ulkeye aidiyet hissetmesi boyle birsey sanirsam. Bu duygulari dusunerek Pazar kahvaltimiza renk katacak tuzlu pancake'leri pisirdim, sonra da tavsan kani cay esliginde gunumuzu planladik. Caylar biter bitmez, dogru bana bisiklet almaya. Ozii kendi bisikletinin uzerinde, ben yaya olarak bisikletcinin yolunu tuttuk. O kadar heyecanliydim ki bisikletci de, ilk defa kendime kaliteli bir bisiklet alacaktim. Once satici teyze bir grup bisiklet gosterdi, ama benim boyuma uygun olan yokmus, yarin getirtiriz dedi, bir anda karalar bagladim. "Ama ama ben..., biz bugun... bu guzel havada... bisiklete binecektik..." derken o da ne, hayatim da gordugum en guzel bisiklet. Kadin ozellikleri anlatiyor ama ben dinlemiyorum bile. Bisikletin tutma yerlerindeki motiflerden gozumu alamiyorum. Disariya cikip soyle bir test surusu yaptim, iste budur dedim. Sonra kendime cicili bicili bir kask sectim ve parayi oder odemez, gunesli havanin tadini cikarmak uzere kendimizi nehir kiyisina attik. Ruzgar yuzume vurdukca, gunes icimi isittikca, kendimi yeniden dogmus gibi hissediyordum.  Ne kadar surduk bilmiyorum ama su an kendimi dayak yemis gibi hissediyorum. Bundan sonra artik ise de bisikletle gidecegim.

Havalarin duzelmesi ile hayat yine mi bir guzellesmeye basladi burada? Sevgiler...

Ekibi tanitma vakti - sol bastan; Ozii, Kambiz, Terry, Jordi, Nara, Teresa, Ben ve Neda 

Rakiya odaklanan merakli gozler

Teresa & Me



Biz bisikletimiz var diye seviniyoruz, milletin ati var :)
Gunun anlam ve onemi benim icin.