Thursday 31 October 2013

Hayat detaylarla guzel...

İş hayati her yerde aynı mı olur :) Burada da sabah bilgisayar başına geçiyorum, akşam olunca gözler kızarmış bir şekilde bilgisayar başından kalkıyorum. Yine outlook, yine yeni bir sistem ögrenmece (SMS), excel, powerpoint, biraz da word. Tesco'nun meşhur GMIS'inin yerini burada SMS aldi. KPI yine KPI, Ingiliz ekolu olunca cok zorluk cekmiyorum. Ofiste 2 Kiwi, 2 Taiwanli, 3 Çinli, 1 melez, 1 de ben varım. Sanki Yeni Zelanda'da degil de Çin'de calışıyorum. Ingilizce kadar ofiste Mandarince konuşuluyor. Nasıl baskın, nasıl vurgulu bir dil oyle. Bir de insan anlamayınca, konuşulanlar safi gürültü gibi geliyor kulağa. Bazen basıyor bana tabii, o zaman da kalkıp cayımı alıyorum. Burada cay, kahve ucretsiz :) Ama oğle yemegimizi kendimiz goturmemiz gerekiyor. Zaten aksam yemeklerini zor koordine ediyoruz, bir de ogle yemegi cikti. Microdalga, firin hersey var yemegi isitmak icin ama iste hem yemegi taşımasi sorun hem de her gune ayri yemek hazirlamak cok sıkıcı. Cafeler de var, ama hep yagli yemekler. Hem lezzetli degil hem de her gun Cafe'den yemege butce dayanmaz.

Ogle yemegi yok, ingilizce zorluyor, iş cok zevkli degil ama maaş almak şahane. Bu aralar bir de arabamizi alabilirsek, sıkıcı geçen hafta içlerimizin acısını haftasonları cıkaracagiz. Keske onceden alabilseydik su arabayi da gectigimiz haftasonu 3 gunluk tatilden yararlanabilseydik. Pazartesi gunu resmi tatildi. Labor daymis. Buradaki Labor anladigimiz anlamda 1 Mayis gibi isci bayrami degilmis. Daha cok baharin gelisiyle tarlada bahcede calismaya baslamak icin bir kutlama gunuymus. Biz hatta, hazir konu bahce ile ilgilenmek, baslayalim artik bahce isine dedik ama yine nafile. Bulduk bir bahane ve kendimizi nehir kenarinda attık. Sarabimizi ve cipslerimizi alip 3 saat - nehir boyu yuruduk, yedik & ictik, gunes altinda cimlere uzandik. Burada doga ile içiçe olmak gercekten cok guzel. Sali gunu de 29 Ekim'di ve isten biraz erken cikip, aksamustu Wellington'daki resepsiyona katildik. Konsolosluk merkezde deniz kenarinda bir yer ayarlamis. Cok kalabalıktı, bir suru konsolos, bir suru milletvekili ve bır suru bızım gıbı TC kokenlıler. Iki saat ayakta dikilip, 90. yila kadeh kaldirdiktan sonra evimize donduk.

Insan calismaya baslayinca o eski blog heyecani kalmiyor sanirim. Eger calismiyor olsam, 29 Ekim maceramizi koca bir paragrafta anlatirdim. Dusunsem aklima bir suru detay gelirdi. Ama malum is hayati ile birlikte, yine herseyi yuzeysel yapma gunleri geri dondu. Bakalim bu ezberi bozabilecek miyim? Hem is hayati hem hayattan zevk alma beraber devam edebilecek mi? Onumuzdeki yazacagim sayfalarin tarih araliklari ve icindeki detaylar bunu bizlere gosterecek :)

Kalin saglicakla...




Tuesday 15 October 2013

Güney Yarım Kure Kafası

Bu iste bir hata var. Hava iyiden iyiye sogudu, kara bulutlar gunlerdir eksik olmuyor, sık sık siddetli yagmur yagiyor. Bu nasil ilkbahar boyle? Hele bir de ruzgar var ki, ben de acayip bas agrilarina sebep oluyor. Allahtan calismaya basladim da yagmurun ve ruzgarin sesi simdilik uzaktan hos geliyor. Gerci birkac gune arabali gunlerimiz yerini otobuslu gunlere birakacak ve yagmurdan nasibimizi biz de guzel guzel alacagiz :)

Guney yarim kure kafasi oldukca degisik bir kafaymis. Aylar, sezonlar, saatler karman corman oldu. Onumuz yaz ama ben onumuz hala kismis gibi hissediyorum. Eee nasil boyle hissetmeyeyim ki? Hava yagisli, ben işe, diziler yeni sezonlarina basladi ve aylardan Ekim! Dunya resmen kuzey yarim kure etrafinda donuyormus da haberimiz yokmus :)

Havanin kotu olmasi bir yana iki gundur yogun Ingilizce'den de beynim yaniyor. Nasil asacagim bu Ingilizce olayini bilmiyorum. Gunun sonunda is yuzunden degil de Ingilizce yuzunden yorgun dusmus oluyorum. Bir turlu halledemedim su Ingilizce ile olan sorunumu. Benim icin Ingilizce hep kendimi zayif hissettigim bir konu oldu, taa en bastan beri. Hep o hazirlik sinifina ozel okuldan gelen cocuklar yuzunden! Ilkokulda pekiyilere alismis bir cocuk, Ingilizce ilk sinavdan 3 alirsa ve sinifta ondan cok daha iyiler varsa ne olur? Iste tam bana olan olur. Ingilizce hic asilamayan koskoca bir dag olur. Ingilizce ile olan ic savasimi unuttugum zamanlar resmen bulbul gibi sakiyorum, ne zaman korkum beni esir alsa, cumleler agzimda dagiliyor, gevelemeye basliyorum :) Allahtan benimle beraber yeni baslayan iki teyzeye gore biraz daha gencim ve kolay ogreniyorum da simdilik yirtiyorum.

Isin ilk iki gununde yabanci ogrencilerin basvuru formlarini inceleyip sistemdeki ilk kayitlarini olusturmayi ogrendik. Bu is sayesinden kazanacagim bir ozellik de cografya bilgim olacak :) Bugun ku en ilginc ulkem Papua Yeni Gine'ydi.

Is yerine biraz daha alisayim, is yeri ve is hayati ile ilgili de yazmaya baslayacagim.

Iyi bayramlar...








Tuesday 8 October 2013

Son tatil gunlerim

1 Mayis itibari ile baslayan issiz gunlerim haftaya pazartesi sona erecek ve ben tam tamina 166 gun tatil yapmis olacagim. Boylesi bir araya cok ihtiyacim vardi. Kendime geldim, yenilendim. Kafa karisikliklarimdan, stresimden arindim ve en guzeli de kendime farkli ugraslar edindim. Eskiden haftasonlari sadece sosyallesmekten veya alisveristen ibaret olurdu, ya da evde kaldigim izin gunlerim de nasil kendimi oyalayacagimi bilemezdim, anlamsiz gecerdi saatler. Simdilik yaptigim aktiviteler dikis, orgu gibi gorunse de aslinda ben keyifli zaman gecirmeyi ogrendim. Artik hobisel aktivitelerimi is gibi gormuyor ve gecirdigim bos zamandan keyif aliyorum. Bu nokta da ne demek istedigimi sanirim Burcikim anlayacaktir. Artik yemegi yaparken bile once muzigimi aciyorum. :)

Bu aralar kendimi bir de kitap okumaya verdim. Kitap okumak hep edinmek istedigim ama bir turlu edinemedigim bir aliskanlikti. Ya kafam cok yogun oldugundan, ya stresli oldugumdan ya da konsantrasyon problemi yasadigim icin son yillarda hic kitap okuyamaz hale gelmistim. Son iki haftada iki kitap bitirdim ve boylesi bir solukta kitap okumayi ne kadar ozledigimi fark ettim. Ilk okudugum kitap Debbie Macomber adli best seller yazari teyzenin orgu dukkani ve orgu uzerine yazdigi romaniydi. Sonrasinda da hep basladigim ama bir turlu bitiremedigim Ahmet Umit'in romanini okudum. Daha onceleri bir turlu gecemedigim ilk uc sayfayi tekrar okuyunca neden gecmekte zorlandigimi pek anlayamadim. Iki gunde de bitirdim kitabi. Bu yazar Ozlem'cigimin favori yazarlarindan biriydi. Kitabi okurken sanki Ozlem ile ayni sanal ortamda, dusuncelerde bulustugumu hissettim. Satirlar arasinda gezinirken hep aklima, "acaba Ozlem burada benim dusundugumu dusunmus mudur?", "Ozlem ile bu olayda ayni hisleri paylasiyor muyuz?" gibi dusunceler gelip durdu. Sonra birden aklima dostlarimin sevdigi kitaplari ogrenmek ve sirasiyla o kitaplari okuma dusuncesi geldi. Heyecanla o an online gordugum dostlarima en sevdikleri yazar ve yazarin eserlerini sordum. Kitap isimleri geldikce, kitaplari okurken gecirecegim zevkli dakikalari dusundum ve iyice keyiflendim. Bu sihirli listeyi sadece kendime saklamanin haksizlik olacagini dusunuyor ve listeyi sizlerle paylasmak istiyorum;

Salinger - Cavdar Tarlasinda Cocuklar & Catcher in the Rye
Sartre - Ozgurlugun Yollari
Milan Kundera - Yasam Baska Yerde
Amin Maaluf - Semerkant
Gunduz Vasaf - Cehenneme Ovgu
Zola - Meyhane & Germinal
Hemingway - Silahlara veda
Oguz Atay - Tutunamayanlar (Su an okudugum kitap)
Marcel Proust - Cicek Acmis Genc Kizlarin Golgesinde
Jean Christophe Grange - Tum kitaplari
Yasar Kemal - Agri Dagi Efsanesi
Adam Fawer - Empati
Herman Hesse - Bozkir Kurdu
Aldous Huxley - Cesur Yeni Dunya
Sunay Akin - Kiz Kulesindeki Kizilderili
Dostoevsky - Yeraltindan Notlar
Jose Saramago - Korluk
Paul Auster - Leviathan
Sabahattin Ali - Kurk Mantolu Madonna
Tom Robbins - Parfumun Dansi
Zulfu Livaneli - Serenad
Ingvar Ambjörnsen - Beyaz Zenciler
Tolstoy - Anna Karenina
J.K. Rowling - Harry Potter
Yusuf Atilgan - Aylak Adam
Camus - Yabanci