Monday 16 February 2015

Blog'a hamilelik arasi (Part-1)

Ekim ortalarıydı ve finallerimden iki hafta kadar önceydi. O gün uzun suredir bir araya gelemediğimiz arkadaşlarımızı evimizde ağırlayacaktık. Aksam için alisveris yapmaya gittigimizde icime bir kurt düşmüştü, daha cok erken olmasina ragmen, acaba hamile miyim dusuncesini aklimdan atmak icin bir test aldim. Eve gelip de testi pozitif gorunce inanamadim. Beklemiyordum, beklemiyorduk. Ozii'yi ikna edip yeni testler almaya gittik. Onlar da pozitif cikinca, hersey durdu sanki. Bir yandan sevinc, bir yandan endise. Bir sene icindeki ucuncu hamileligimdi. Onceki iki hamilelik altinci haftadan ileri gitmemis ve kalp atisini hic duyamamistik. 
Aksam misafirlerimiz geldi, kalabalik bir gruptuk. Hatta aralarinda ilk defa o gece tanistigimiz Esra ile Thomas da vardi. Esra yedi aylik hamileydi. Kocaman gobusu ve guler yuzu ile senlendirmisti evimizi. O gece o kadar cok isterdim ki ben de hamileyim demeyi, ama o onceki deneyimlerin hayal kirikliklari nedeniyle kimseye birsey diyemedim. Gece boyu her ne kadar muhabbetlere eslik etmeye calissam da aklim surekli yeni heyecanimdaydi. Ozii ile arada birbirimize bakiyor ve gulumsuyorduk. Icimiz de bu sefer herseyin yolunda gidecegi ile ilgili bir umut vardi. Umudumuzu guclendiren sey ise bebek aspiriniydi. Doktorlar ilk iki dusuk sonrasi yaptiklari testlerde birsey bulamayinca bize bebek aspirini almamizi onermislerdi. Bilimsel aciklamasini da yapmislardi ancak ben yanlis bilgi vermemek icin burada aciklmasina yer vermeyecegim.
O gun sonrasinda bizi merakli, endiseli, heyecanli bir bekleyis sarmisti. O kadar erken tespit etmistik ki, kontrole ve ultrasona daha uc hafta vardi, Bu arada da finallerime calismak gibi bir misyonum vardi. Tahmin edeceginiz uzere cok kafayi veremeden hazirladim finallerime. Sonuc mu bir A- ve bir B :).
Altinci hafta ultrasonu gelip catmisti. Elim ayagim heyecandan buz kesmisti. Yine bekleniz gerek, kalp atisi yok diyecekler diye ayaklarim geri geri gidiyordu. Ultrason odasina vardigimizda gozlerimi simsiki kapadim, taaa ki Ozan aa goruyorum diyesiye kadar. Tedirgin bir sekilde gozlerimi actim ve ne gordugunu anlamaya calistim. Orada kucucuk bir kararti vardi ve hareket ediyordu. Bu sefer kalp atmaya baslamisti. Tek hatırladığım usulca süzülen gözyaşlarımın yanaklarımı ıslatmasıydı.
Yedinci hafta itibari ile halsizlik ve mide bulantilari baslamisti. Her aksam yatarak ve midem bulanarak geciyordu. Oldukca mutluydum halimden. O hafta pazar gunu arkadalarla nehir kenarina gitmistik. Gun boyu hic midem bulanmadi, kendimi de hic yorgun hissetmedim. Pazartesi uyandigimda hala midem bulanmiyordu. Panikledim. Yoksa hamilelik sonlanmis miydi? Hemen ebeyi aradim, o da beni hemen ultrasona yonlendirdi. Gozlerim kapali girdigim ultrasonda yine Ozii'nin Deniz orada demesiyle gozlerimi actim. Bir kez daha goz yaslarima hakim olamadim.
Onuncu haftadaydi, bir haftalik Sydney gezimiz. Yani benim icin dinlenme diyelim, Ozii icinse iki ayri kongre katilimi. Bu geziyi planladigimizda Eylul ayiydi ve daha ortada hamilelik yoktu. Ozan'in kongre katilimi kesinlesince, Christmas tatili icin gelecek olan canimiz dostumuz, kuzimiz Eda ile Yeni Zelanda oncesinde Sydney'de bulusmaya karar vermistik. Planimiz pazartesi Sydney'de bulusmakti, tabii eger Yeni Zelanda konsoloslugu pasaporta el koymasaydi. Edos aylar oncesinden hem Avustralya vizesine hem de Yeni Zelanda vizesine basvurmustu. O donem endisemiz Yeni Zelanda vizesinin kolay cikip da Avustralya'nin geciktirmesi yonundeydi. Tam tersi oldu. Avustralya vizesini uc gunde alirken, Yeni Zelanda vizesi bir ay bir hafta gibi bir zamanda cikti. Velhasıl kelam Edos ile biz Sydney'e vardiktan 4 gun sonra bulustuk. Persembe gunuydu, heyecanla Edos'un kalacagi otele gittim ve onu resepsiyonda tek parca gordugum andaki mutlulugu anlatamam. Once odasina esyalarini yerlestirdik. Sehrin gobeginde cok guzel bir otel de kaliyordu. Soyle diyeyim, oteldeki sabunlar bile Bulgari markaydi. Odadan her nekadar ayrilmak zor olsa da kendimizi Opera House selfisi cekilme motivasyonu ile disari attik. Harika bir hava vardi. Muhabbet ede ede, Sydney'e buyulenmis bir sekilde butun gun dolandik durduk. Anlatacak cok sey birikmisti. Hamilelik yorgunlugu cokunce Edos beni otelime birakti. Güya ben de ona kendi oteline nasil gidecegini tarif ettim. Meger sag diyecegime sol demisim. Edos o yorgunlukla saatlerce oteline ulasmaya calisti. Ben ise otel odamda meraktan kafayi yedim. Her onbes dakika da bir vardin mi diye mesaj attigimda yurudugunu soyledi. Sanirim iki saati askin bir zaman sonra ancak varabildi oteline. Macerali baslayan ilk gunun sonrasi pek guzel gecti. Izmir ile Istanbul'un birlesimi gibiydi Sydney benim icin. Ilk defa bir tatilden sonra evime donmek istemedim. 
Uzun sure blog yazmayinca, icinde onlarca detay bulunduran anilari cok kucuk anekdotlarla gecmek zorunda kaliyorum. Bu durum pek icime sinmese de, son bes ayima dair yasadiklarim ve hissetiklerimi umarim aktarabiliyorumdur sizlere.
Edos biz dondukten iki haftasonra Yeni Zelanda'ya, yanimiza geldi. Gelisi epey bir olayli oldu. Nereden baslasam, neresini anlatsam, apayri bir blog konusu. Bu nedenle blogu burada sonlandirip, bir sonraki bolumde kaldigim yerden, Edosun Yeni Zelanda macerasindan baslayacagim anlatmaya.

Hamilelik yorgunlugum nedeniyle fotograflardan guzel bir derleme yapamadim. Ilk gozume carpanlari sizlerle paylasiyorum. Fotograflara baktikca kisa Sydney tatilimize neler sigdirdigimizi bir kez daha hatirlamis oldum. Sadece Sydney anilarimiz ayri bir blog bolumunu hakediyor. Belki bir bolumu fotograflarla Sydney bolumu yapabilirim.

Opera House fonlu onlarca fotodan en guzeli

Bu da Ozii icin en guzeli. Kiyamam o sicakta kongreye gidecegi icin uzun kollu dolasmak zorunda kalmisti.

Opera House sagda kalacak sekilde hayal edin, Sydney koprunun en sevdigim fotosu

Surfculeri ile meshur BONDI plaji. Ozii'yi deniz icinde secebilen var mi?

Bu da BONDI plajindaki Cafe

Canlisi kadar korkunc Dinazor, hem de ses cikariyor.

Hayvanat bahcesinden kareler

Ve Kangaroo

Bu sevimli uyuyan yaratik Tazmanya Canavari. ben kocaman birsey bekliyordum.

Sydney'deki muhtesem koylardan sadece bir tanesi

Unlu MANLEY koyu