Tuesday 10 December 2013

Hayat aci tatli devam ediyor...

Uzun zaman oldu yazmayali. Yazamayisim ne zamansizliktan, ne de yazacak birseylerimin olmamasindandi. Son donem yasadigimiz duygusal yogunlugu nasil ifadece edecegimi bilemedim, kafamdakileri kelimelere dokmeye cesaret edemedim. Simdi gunlugume kaldigim yerden devam edecegim, ve sirasi geldiginde ne demek istedigimi daha iyi anlatabilecegim...

En son gunlugumu yazdiktan sonra gribe yakalandim. Oysa ki bahar geldi demistim sizlere, havalar da tam isinmisti. Koskoca bir kisi hic hastalanmadan gecirmisken nereden de cikmisti bu grip. Tam da sosyallesme tavan yapmisti, hediyeler birer birer hazirlanacakti ve sahiplerine verilmek uzere davetlere gidilecekti. Tam bir hafta surdu grip, kafami kaldiramadim, buradaki ilk doktor raporumu da almis oldum ve haftasonu ile birlestirip dort gun evde yattim. Tabii tam da yatamadim, hasta hasta soz verdigim ev hediyelerimi hazirladim. Birini tam hastalanmadan bir onceki gun bitirmistim. Digerini ise raporlu oldugum gunlerden birinde bitirdim. Hediyelerimi bitirdim ya, vermezsem olmaz. Cuma gunu is cikisi duzenlenen, once evlerden birindeki kokteyle, sonra diger evdeki mangala katildim. Ikisi de is yerinden arkadaslarim ve ev kutlamalarini ayni gun yapmaya karar vermisler. Iyi de oldu hepimiz icin, ayni gun, guzel bir koordinasyon ile iki evi de islatmis olduk. Gerci herkes guzel guzel ickisini yudumlarken, ben sicak cayimi icmek zorunda kaldim ama degdi. Is arkadasliginin pekismesi ancak boyle is disinda birlikte gecirilen zamanlarla oluyor. Bu arada iki ev icin de dekoratif yastik hazirladim. Koltuklarinin ne renk oldugu bilgisini daha once almistim ve kizlarin da tarzlarini goz onune alarak, ha bir de Serdar arkadasimdan esinlenerek, Paris temali birer yastik hazirladim. Kokteyl icin gittigimiz ilk evin sahibi Cin'li ve hic Avrupa'ya gitmemis, hep agzinda ah bir gitsem cumlesi ve ayni zamanda da hep pastel renkler giyiniyor. Benim de hazirladigim yastik; gul kurusu, krem ve gri renk tonlarindan olusuyor. Kendimden oyle emindim ki yastigin ev dekorasyonunu tamamlayacagindan, taa ki kapidan girinceye kadar. Ev yeni ve modern bir ev, koyu gri taş tabanli ve acik gri duvarli, Koltugu da gri olmasina griö ama koltugun uzerini kocaman ve bir suru fosforlu tonlu yastiklarla dosemis. Iste o an, emegimin bosa oldugunu hissettigim an oldu. Tum hevesim kacti gitti. Hediyemi torbadan cikarmak dahi istemedim. Neyse ki verdigim anda ev sahibinin surati dusmedi, cok begendi. Gercekten aslinda kendi tonlari oldugunu soyledi, yastiga sarildi vs. Gerci cok merak ediyorum nerede kullanacak o yastigi :) Diger ev icin de ayni yastigi yapmistim ama o eve daha once gittigim icin, o evin dekorasyonunu tamamlayacagini bastan biliyordum, ve zaten ikinci ev sahibi de yastigimi begendi.
Ikinci evdeki mangala Ozii de katildi. Biz ofis ici geyikleri yaparken, Ozii'de ev sahibesinin esi Terry'e eslik etme guzelliginde bulundu. Bir couple arkadasimiz daha olmus oldu. Hem de evlerinde yeni aldiklari Labrador kopekleri var, ismi Dada. Harika birsey. Tatile vs gidecek olurlarsa bize birakmalarini istedim. Lokum ozlemimi belki bir nebze giderebilirim diye.

Lokum demisken, gecen fotograflari duzenledim. 2013 yili sanki gidecegiz diye en cok sosyallestigimiz, akilli telefonlarin da sayesinde her karenin kaydedildigi bir yil olmus. Lokum'u vermeden onceki son videolar ve fotograflar, Tarcin'in Lokum sonrasi videolari, Arya Nil'li videolar ve fotograflar, dostlarla son tatil - Kusadasi, dostlarla Bozdag videosu, ailecek kutlamalar, Bostanli gezmeleri,... o kadar cok fotograf cekilmissiz ki en az iki uc saatimi aldi duzenlemek. Her bir fotograf icin ayri ayri agladim. Hayatima anlam katan herseyi cok ozledim. Yine sorgulamalar neden buradayiz, iyi mi yaptik kotu mu? Cevabi olmayan bir suru soru. Uzakta olmanin kacinilmaz degismeyeni. Hep bir eksiklik hissi...

Konuyu dagitip rutinlerime donersem, bahce isine girisi bir onceki gunlukte yapmistik, o gunden bu gune giris gelismeye donustu ve ilk tohum ve filizlerimizi diktik. Seraya domates filizleri diktik, disariya ise fasulye, salatalik, marul ve havuc tohumlari diktik. Domateslerde yaklasik yirmi filizde uc tanesi yasamayi becerdi, fasulyelerin ise tohumdan hepsi filiz verdi. Diger tohumlardan daha haber yok. Yagmur yagmayan gunlerde, aksatmadan bahceyi suluyoruz ki bahceyi sulamanin, suyla oynamanin zevki bambaskaymis. Havanin guzel oldugu bir gun de ilk defa aksam yemegimizi bahcede yedik, hele onun keyfi apayri. Keske havalar bir an once guzellesse de devamli olarak bahcede yemegimizi yiyebilsek. Yaklasik on gundur hava hep kapali ve yagmurlu, ha bir de ruzgarli ki bu benim en sevmedigim kismi.

Baktik yagmurun, ruzgarin gececegi yok, ilk haftasonu kacamagimizi yaptik ve Napier'a gittik. Napier kuzeydogumuzda, Pasifik'e kiyisi olan kucuk ve turistik bir sehir. Sarap baglari ile ve Artdeco tarzi evleri ile unlu. Bu muhtesem yerin bize uzakligi ise araba ile sadece iki bucuk saat. Planimiz aslinda turistik aktivitelerin basinda olan bisiklet kiralama ve bisiklet ile sarap baglari arasinda gezmekti, ancak hava hem cok sicak ve ayni zamanda cok ruzgarli oldugu icin bu plandan vazgecip baglari araba ile dolasmaya karar verdik. Bu karar degisikliginin yoksa, ne tembelligimizle ne de sarap baglarinin arasinin iki uc kilometre olmasi ile hic alakasi yok :) Sarap baglarina vardimizda, oylesine, gozumuze kestirdigimiz bir sarap evine daliverdik. Icerisi cok şıktı ve iceri de tam kafamda canlandirdigim gibi konusunda uzman gorunumlu yasli bir amca vardi. Hemen bize iki kadeh cikardi ve ilk saraptan tanitima basladi. Once beyaz saraplardan tattirmaya basliyorlar, cunku bolge hatta Yeni Zelanda beyaz saraplari ile ünlu  . Gercekten hayatimda ictigim en guzel beyaz saraplardi. Pino Gris, adini hatirlayamadigim bir Alman uzumu, Sauvignon Blanc en begendigim beyaz sarap uzumleri oldu. Bu bolgenin en populer kirmizi sarap uzumu ise Syrah. Kirmizi, beyaz toplamda sekiz adet sarap denedik ve hepsi birbirinden muhtesemdi. Degerli dostlarim ve ailem kizmayin ama bu saraplari tadinca, Turkiye'de biz ne iciyor musuz dedim, upps ayip mi ettim. Saka bir yana ureticiler uzerinde o kadar baski olmasa, eminim Turkiye de sarap konusunda dunyadaki yerini alir. Ilk sarap evinden cikip bir digerine tavsiye uzerine giderken, Ozii yine direksiyonu gozune kestirdigi baska bir sarapevine dogru cevirdi ve yine yesiliyle, dekorasyonuyla muhtesem bir sarap evine girdik. Bu sefer bizimle Arjantinli bir gezgin ilgilendi. Bir yillik vize ile Yeni Zelanda'ya calismaya gelmis, hemen iki dakikada kaynastik ve sarap tadimi esliginde guzel muhabbet ettik. Bu sarap evinden ciktiktan sonra ac olmamin da etkisi ile iyice carpildim. Bir sonraki sarap evinde hem yemegimizi yedik hem de sarap tatmaya devam ettik. Burasinin dekorasyon ile alakasi yoktu, hatta zeytin agaclari arasinda kahvaltici gibiydi. Sarap evi seansimiz bittikten sonra yasli bir ciftin evini ziyaret ettik. Yasli cift dedim ama gitmeden once yaslari ile ilgili bir bilgimiz yoktu. Kendileri Turkiye'den Ozii'lerin bir aile dostunun Yeni Zelanda'li arkadaslari. Yillar once internetten tanismislar, arkadas olmuslar, hatta bu yasli cift Turkiye'ye ziyaretlerine bile gitmis. Ortak konu muzik. Nota alis verisinde tanismislar sanirsam. Aslinda amacimiz Turkiye'den kendilerine ulastirilmak uzere bize verilen hediyeyi iletmekti ama hediyeyi unuttugumuzu yola ciktiktan iki saat sonra fark ettik. Neyse ki bu vesile ile tanismis olduk. Bizi aksam gitar caldiklari cafe'deki programlarina davet ettiler ve biz de gelecegimizi soyleyerek evlerinden ayrildik. Sonrasi otele yerlesme, sarabin yarattigi sersemligi atma vs ile gecti. Aksamustu gunes batmadan bir Pasifik kiyisina indik, Artdeco dukkanlara kafayi uzattik ve tekrar soz verdigimiz uzere muzik dinlemek uzere Cafe'ye gittik. Belki daha once bahsetmisimdir, burada muzisyenlerin yas ortalamasi cok yuksek. Mesela gittigimiz yerde program yapanlar en az 70 yasindalar. Hala tutkulu bir sekilde gitarlarini caliyorlar ve parcalari soyluyorlar. Bence inanilmaz birsey. Cafe'de yemegimizi yedik, program aralarinda iki yasli gitarist ile muhabbet ettik ve sonra sehre donup icmeye devam etmek istedik. Istedik de acik ve coskulu bir yer bulamadik. Cumartesi gecesi ve turistik bir yer olmasina ragmen her yer saat 10'a dogru ya kapaniyor ya da icerileri bombos. Anlam veremedik, bos ama hos bir sarap mekanina oturduk. Dekorasyon yine muhtesemdi, ama bos olunca birer kadeh icip kalktik. Ne yapsak ne etsek derken bir yerden muzik sesi duyduk ve atladik. Tam mekana girerken bir de kimi gorelim, bingo Arjantinli cocuk, arkadaslari ile muhabbet ediyor. Bizi gorunce hemen selam verdi ve masasina davet etti. Gece boyunca Arjantinlilerle muhabbet ettik, o gece o mekan Latin gecesiymis. Iki uc insan gorup muhabbet edip, Latin muzigi dinleyince keyfimiz yerine geldi. Masada tanistigimiz kiz bizi sabah kahvaltiya evine davet etti. O sekilde geceyi tamamladik. Hersey o kadar guzel ve mukemmeldi ki... Sabah oluncaya kadar! Sabah kahvaltiya gec kalmama psikolojisiyle saat calmadan uyandim, saate bakmak icin elime telefonu almistim ki gelen haber ile yikildim. Hayat neden bu kadar acimasiz. Bir gun cok eglenirken, bir diger gun nasil hersey bir anda degisebiliyor. Ozii'yi uyandirmali miyim, ne yapsam, ne etsem, nasil soylesem derken, uyandirdim ve laflari agzimda geveledim. Kelimeler bir turlu dokulemiyordu agzimdan, cunku hala ruyada olup olmadigimi anlayamiyordum. Gercek miydi, yanlis mi okumustum? Okudugum ismi dogru anlamismiydim? Cok gencti, nasil olabilirdi? Kalp krizi yaziyordu. Konduramadim. Leven Abi doktordu.Var miydi acaba onceden bir sikintisi? Ama yoktu, olsa bilirdik. Bilir miydik? Cok uzaklardayiz alti aydir. Neden geldik buraya, ailelerimizi neden biraktik? Gercekten gerekli miydi? Simdi yanlarinda degiliz, neden geldik? Seyda abla nasil, ya Melis, ya Mert, ya Esen anne,.. Hayat cok garip; aciyi yasatiyor, aci ile yasamayi ogretiyor ve iyi - kotu, sevdiklerinden uzakta ya da yakinda hala bizler icin devam ediyor...

Fotograflarla son haftalardan kareler:


EziBuy Alisveri Cilginligi - Hersey 2$'a dediler, sabah 5'te gittik!

Ozii Buyucusu Blogda da yerini almali :)
Napier'da ziyaret ettigimi cift ve taa Turkiye'de getirdikleri tepsi.
Oziim bir harika - Napier'da kaldigimiz otele guzelleme.
Bu da bana guzelleme :)
Sarap Tadimi
Ve Sarap Baglari
Bir daha ki sefere ...
70 ve uzeriii

Serdar'dan esinlendigim Paris Postcard yastik.