Ekim ortalarıydı ve
finallerimden iki hafta kadar önceydi. O gün uzun suredir bir araya gelemediğimiz
arkadaşlarımızı evimizde ağırlayacaktık. Aksam için alisveris yapmaya gittigimizde
icime bir kurt düşmüştü, daha cok erken olmasina ragmen, acaba hamile miyim
dusuncesini aklimdan atmak icin bir test aldim. Eve gelip de testi pozitif
gorunce inanamadim. Beklemiyordum, beklemiyorduk. Ozii'yi ikna edip yeni
testler almaya gittik. Onlar da pozitif cikinca, hersey durdu sanki. Bir yandan
sevinc, bir yandan endise. Bir sene icindeki ucuncu hamileligimdi. Onceki iki
hamilelik altinci haftadan ileri gitmemis ve kalp atisini hic
duyamamistik.
Aksam misafirlerimiz
geldi, kalabalik bir gruptuk. Hatta aralarinda ilk defa o gece tanistigimiz
Esra ile Thomas da vardi. Esra yedi aylik hamileydi. Kocaman gobusu ve guler
yuzu ile senlendirmisti evimizi. O gece o kadar cok isterdim ki ben de
hamileyim demeyi, ama o onceki deneyimlerin hayal kirikliklari nedeniyle
kimseye birsey diyemedim. Gece boyu her ne kadar muhabbetlere eslik etmeye
calissam da aklim surekli yeni heyecanimdaydi. Ozii ile arada birbirimize
bakiyor ve gulumsuyorduk. Icimiz de bu sefer herseyin yolunda gidecegi ile
ilgili bir umut vardi. Umudumuzu guclendiren sey ise bebek aspiriniydi.
Doktorlar ilk iki dusuk sonrasi yaptiklari testlerde birsey bulamayinca bize
bebek aspirini almamizi onermislerdi. Bilimsel aciklamasini da yapmislardi ancak
ben yanlis bilgi vermemek icin burada aciklmasina yer vermeyecegim.
O gun sonrasinda bizi
merakli, endiseli, heyecanli bir bekleyis sarmisti. O kadar erken tespit
etmistik ki, kontrole ve ultrasona daha uc hafta vardi, Bu arada da finallerime
calismak gibi bir misyonum vardi. Tahmin edeceginiz uzere cok kafayi veremeden
hazirladim finallerime. Sonuc mu bir A- ve bir B :).
Altinci hafta
ultrasonu gelip catmisti. Elim ayagim heyecandan buz kesmisti. Yine bekleniz
gerek, kalp atisi yok diyecekler diye ayaklarim geri geri gidiyordu. Ultrason
odasina vardigimizda gozlerimi simsiki kapadim, taaa ki Ozan aa goruyorum diyesiye
kadar. Tedirgin bir sekilde gozlerimi actim ve ne gordugunu anlamaya calistim.
Orada kucucuk bir kararti vardi ve hareket ediyordu. Bu sefer kalp atmaya
baslamisti. Tek hatırladığım usulca süzülen gözyaşlarımın yanaklarımı ıslatmasıydı.
Yedinci hafta itibari
ile halsizlik ve mide bulantilari baslamisti. Her aksam yatarak ve midem
bulanarak geciyordu. Oldukca mutluydum halimden. O hafta pazar gunu arkadalarla
nehir kenarina gitmistik. Gun boyu hic midem bulanmadi, kendimi de hic yorgun
hissetmedim. Pazartesi uyandigimda hala midem bulanmiyordu. Panikledim. Yoksa
hamilelik sonlanmis miydi? Hemen ebeyi aradim, o da beni hemen ultrasona
yonlendirdi. Gozlerim kapali girdigim ultrasonda yine Ozii'nin Deniz orada
demesiyle gozlerimi actim. Bir kez daha goz yaslarima hakim olamadim.
Onuncu haftadaydi, bir
haftalik Sydney gezimiz. Yani benim icin dinlenme diyelim, Ozii icinse iki ayri
kongre katilimi. Bu geziyi planladigimizda Eylul ayiydi ve daha ortada
hamilelik yoktu. Ozan'in kongre katilimi kesinlesince, Christmas tatili icin
gelecek olan canimiz dostumuz, kuzimiz Eda ile Yeni Zelanda oncesinde Sydney'de
bulusmaya karar vermistik. Planimiz pazartesi Sydney'de bulusmakti, tabii eger
Yeni Zelanda konsoloslugu pasaporta el koymasaydi. Edos aylar oncesinden hem
Avustralya vizesine hem de Yeni Zelanda vizesine basvurmustu. O donem endisemiz
Yeni Zelanda vizesinin kolay cikip da Avustralya'nin geciktirmesi yonundeydi.
Tam tersi oldu. Avustralya vizesini uc gunde alirken, Yeni Zelanda vizesi bir
ay bir hafta gibi bir zamanda cikti. Velhasıl kelam Edos ile biz Sydney'e
vardiktan 4 gun sonra bulustuk. Persembe gunuydu, heyecanla Edos'un kalacagi
otele gittim ve onu resepsiyonda tek parca gordugum andaki mutlulugu anlatamam.
Once odasina esyalarini yerlestirdik. Sehrin gobeginde cok guzel bir otel de
kaliyordu. Soyle diyeyim, oteldeki sabunlar bile Bulgari markaydi. Odadan her
nekadar ayrilmak zor olsa da kendimizi Opera House selfisi cekilme motivasyonu
ile disari attik. Harika bir hava vardi. Muhabbet ede ede, Sydney'e buyulenmis
bir sekilde butun gun dolandik durduk. Anlatacak cok sey birikmisti. Hamilelik
yorgunlugu cokunce Edos beni otelime birakti. Güya ben de ona kendi oteline
nasil gidecegini tarif ettim. Meger sag diyecegime sol demisim. Edos o
yorgunlukla saatlerce oteline ulasmaya calisti. Ben ise otel odamda meraktan
kafayi yedim. Her onbes dakika da bir vardin mi diye mesaj attigimda yurudugunu
soyledi. Sanirim iki saati askin bir zaman sonra ancak varabildi oteline.
Macerali baslayan ilk gunun sonrasi pek guzel gecti. Izmir ile Istanbul'un
birlesimi gibiydi Sydney benim icin. Ilk defa bir tatilden sonra evime donmek
istemedim.
Uzun sure blog
yazmayinca, icinde onlarca detay bulunduran anilari cok kucuk anekdotlarla
gecmek zorunda kaliyorum. Bu durum pek icime sinmese de, son bes ayima dair
yasadiklarim ve hissetiklerimi umarim aktarabiliyorumdur sizlere.
Edos biz dondukten
iki haftasonra Yeni Zelanda'ya, yanimiza geldi. Gelisi epey bir olayli oldu.
Nereden baslasam, neresini anlatsam, apayri bir blog konusu. Bu nedenle blogu
burada sonlandirip, bir sonraki bolumde kaldigim yerden, Edosun Yeni Zelanda
macerasindan baslayacagim anlatmaya.
Hamilelik yorgunlugum nedeniyle fotograflardan guzel bir derleme yapamadim. Ilk gozume carpanlari sizlerle paylasiyorum. Fotograflara baktikca kisa Sydney tatilimize neler sigdirdigimizi bir kez daha hatirlamis oldum. Sadece Sydney anilarimiz ayri bir blog bolumunu hakediyor. Belki bir bolumu fotograflarla Sydney bolumu yapabilirim.
|
Opera House fonlu onlarca fotodan en guzeli |
|
Bu da Ozii icin en guzeli. Kiyamam o sicakta kongreye gidecegi icin uzun kollu dolasmak zorunda kalmisti. |
|
Opera House sagda kalacak sekilde hayal edin, Sydney koprunun en sevdigim fotosu |
|
Surfculeri ile meshur BONDI plaji. Ozii'yi deniz icinde secebilen var mi? |
|
Bu da BONDI plajindaki Cafe |
|
Canlisi kadar korkunc Dinazor, hem de ses cikariyor. |
|
Hayvanat bahcesinden kareler |
|
Ve Kangaroo |
|
Bu sevimli uyuyan yaratik Tazmanya Canavari. ben kocaman birsey bekliyordum. |
|
Sydney'deki muhtesem koylardan sadece bir tanesi |
|
Unlu MANLEY koyu |